FURKAN
Kapının önüne geldiğimde yavaşça anahtarı cebimden çıkardım. Sabah yola çıkmıştım ve akşam Ankara'ya gelmiştim. Neden geldiğimi bilmiyordum. Sadece içimden bir his Enes'in iyi olmadığını söylüyordu.
Kapıyı açtığımda sessizce içeri girdim. Çantayı kenara koyduktan sonra ayakkabılarımı çıkarıp salona ilerledim. Salondan en sevdiği şarkının sesleri yükseliyordu. Bu da gösteriyordu ki hislerimde yanılmamıştım. Enes ne zaman kötü hissetse, yalnız olmaktan nefret ederdi. Yalnızlığı severdi ama kötü hissettiği zamanlarda başını yaslayacak bir omuz arardı.
"Kocacığım?" Bu sefer ben ona bana en sevdiğim şekilde seslenmesiyle seslenmiştim. Kafasını kaldırıp bana baktığında tekrar kafasını yere eğip elindeki kadehten bir yudum daha aldı.
"Yine hayal görüyorum." Gülmesiyle birlikte bir yudum daha aldığında kaşlarımı çatarak yanına gittim. Elinden bardağı aldığımda öylece durmaya devam ediyordu.
"Eğer 5 saniye içinde kalkıp bana sarılmazsan, yolculuk boyunca ayakkabımın içinde kalmış kokuşmuş çoraplarımı koklatacağım sana."
"1." Tepki vermemeye devam ediyordu.
"2." Ayağımı hafifçe ona yaklaştırdım.
"3." Biraz yukarı kaldırdım.
"4." Burnuna yaklaştırdım.
"5." Burnu kokuyu algılamaya ve yüzü buruşmaya başladı.
"Hay sokayım bu koku ne?" Kafasını kaldırıp beni gördüğünde gözleri ve ağzı aynı oranda açılmıştı. Gülerek ayağa kalktığında hızla kollarını boynuma sardı. Ellerim beline yerleştiğinde burnunu boynuma sürttü. Ne zamandır bu histen hoşlandığımın yeni farkına varmıştım.
Bir süre öylece kaldıktan sonra kollarımın altındaki bedenin titremeye başladığını hissettim. Kafamı geriye atıp ona baktığımda kafasını kaldırmasını sağladım. Kızarmış gözleriyle bana baktığında içimde bir sızı oluşmuştu. Ne zamandır bu histen hoşlanmadığımın yeni farkına varmıştım.
"Ne oldu yavrum? Neden ağlıyorsun?"
"Sen gittiğinden beri ne kadar yalnız hissediyorum, haberin var mı?"
Kollarını benden çekip yine sırtını kanepeye yaslayıp, dizlerini kendine çekil oturmaya başladı. Yanına gidip oturduğumda bana bakmamıştı.
"Bizim çocuklar geldi sanıyordum?"
"Öyle olsa o salaklar sabaha kadar snap atmaz mıydı? Sen kendini orada kötü hissetme diye yalan söyledim. Biliyorum çünkü için rahat etmiyordu."
"Yani Kadir burada kalmadı?"
"Aptal mısın?" Kafasını bana çevirip çilekli mevlüt pastasıymışım gibi bakmaya başladı.
Ama biz yine çok yakındık.
"Ne olur seni öpmeme izin ver. Sarhoş olmaya ihtiyacım var."
Bir şey dememe izin vermeyip dudaklarımın üstündeki sıcaklıkla bedenimin uyuştuğunu hissettim. Gözlerim yarı açıkken ona karşılık veremiyordum. Omuzlarından tutup onu ittiğimde hayal kırıklığıyla bana baktı.
"Sarhoşsun."
"Doğum günümde de bugün de sarhoş değilim Furkan. Ne yapıyorsam bilinçli yapıyorum. Cidden hatırlamadığımı mı düşünüyorsun? O gün cidden sızdığımı mı düşündün? Heyecandan bayıldım lan ben!"
Yanımdaki bedeni titremeye başladığında sözlerinin etkisiyle ağzımda atan kalbim kucaklaşıyordu. Her şeyi biliyordum ama bunun nasıl hissettirdiğini bilmiyordum.
"Bir şey söylemeyecek misin?"
"Benim...gitmem gerek."
Hayal kırıklığı yüzüne ve gözlerine yerleşmişti. Gözlerinin dolduğunu gördüm.
"Tabi ya. Sen o günden sonra da gitmiştin. Çünkü sen hep gidersin. O günden sonra bile beni bırakıp gittiğinde tek bir kötü söz bile söylemedim sana. Kıracak tek bir kelime dahi etmedim. Sen kendini kötü hissetme diye eve arkadaşların geldiğini söyledim. Ama sen ben bir nebze bile kötü hissetmeyeyim diye hiçbir şey yapmıyorsun. Aksine.." Duraksayıp gözünden akan bir damla yaşı sildi. "Tüm kapıları üzerime kilitleyip gidiyorsun."
Ellerinden destek alıp kalktığında omzuma çarpıp odasına yürüdü. Söylediği gerçekler yüzüme tokat gibi çarparken. Evden çıkıp sabaha kadar boş sokakta dolaştım.
OKULA DİYE ÇIKIP SANA GELESİM VAR.
ULAAAAA AMQQQQQ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alexithymia.
Short Story"Işığı kapatta gel. Mum üfleyeceğim." Dediğini yapıp ışığı kapatıp yanına oturdum. Mumdan çıkan ışık ikimizin de yüzünü aydınlatıyordu. "Karanlıkta da kaçabilir miyim bu hislerden Furkan? Yakalar mı beni?"