|FURKAN|
Sabah kulağıma dolan tıkırtılarla gözümü açtım. Sabaha kadar uyuyamamıştım. İçimdeki gerginlik uyumama izin vermemişti.
Enes şarkı mırıldanarak mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Gözlerimi ovuşturarak düşen eşofmanımı yukarı çektim. Sessizce masaya oturduğumda peynirleri koymak için arkasına döndü. Beni görünce gülümsedi.
"Günaydın." Acaba hatırlıyor muydu? Enes her gün böyle erkenden kalkar kahvaltı hazırlardı. Hatırlasa bu kadar rahat olmazdı, bence.
"Günaydın."
"Erkencisin?" Gülerek bana baktığında, dün gece dudaklarında oluşan gülümseme geldi aklıma. Yine aynı şekilde gülüyordu, içten.
"Başım ağrıyordu, uyuyamadım."
"Uyandırsaydın, masaj yapardım aşkım." Hatırlamıyordu işte.
"Sızmıştın zaten bende uyandırmak istemedim."
"Keşke sızmasaydım, daha güzel bir gece olabilirdi." Duyduklarımın etkisiyle hızla atan kalbime, şokla açılan gözlerim eşlik etti. Hatırlıyor muydu?
"Aynen, bence de. Hem daha pastayı da yiyemedik."
"Değil mi ya, pasta kaldı." Hissettiğim anlamsız acıyla yutkundum. Böyle hissetmemem gerekiyordu. Mutlu olmam gerekmez miydi? Kendimi kullanılmış gibi hissediyorum. Bu, çok saçmaydı.
Hızla masadan kalçamı kaldırarak odama ilerledim. Dolabıma yönelip birkaç iç çamaşırı ve giyecek kıyafet çıkardım. Dolabımın altından küçük sırt çantamı alıp, içine çıkardığım kıyafetleri koydum. Üstüme bir pantolon ve tişört geçirip ayakkabılarımı giydim.
Kafamı toparlamam lazımdı. Kendime gelmem lazımdı. Çantayı sırtıma takıp salona yöneldim. Gülümseyerek yanıma gelen Enes'in beni çantayla görünce gülen yüzü yavaş yavaş soldu. Bu görüntünün içimi acıtmaması lazım. Gülümseye çalışarak konuştum.
"Birkaç günlüğüne Bursa'ya gidiyorum." Önce hüzünle parladı gözleri, ardından acı dolu bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına. Gidip sarılmak istiyordum.
"Neden? Canını sıkan bir şey mi oldu?"
"Hayır, annemleri özledim. Gidip görmek istiyorum." Yalan söylediğimi anlamıştı. Bir şey demedi. Konuşması için daha yavaş hareket ediyordum.
"Pekâlâ, görüşürüz."
Gözlerini benden çekip başka bir yere odakladığında kısa bir süre yüzünü izledim. Gülümsemesini istiyordum. Konuşmasını istiyordum. Sesini duymayı...
Bir şey demediğinde sırtına iki kez vurup kapıya yöneldim. Ağır adımlarla kapının önüne geldim. Derin bir nefes alıp arkama baktım. Hala aynı şekilde duruyordu. Başımı öne eğip kapıyı yavaşça açtım. Tam dışarı adımımı atacaktım ki arkadan belime sımsıkı sarılan kollar yerimde durmama sebep olmuştu. Her ne olursa olsun, bu sarılma bana kendimi daha iyi hissettirmişti. Belimdeki kollarını yavaşça çekip arkama döndüm. Omuzlarından tutup onun gibi sımsıkı sarıldım. Kolları belimdeki yerini tekrar bulduğunda yeniden hızlanan kalbimin sesini belli etmemeye çalışarak daha sıkı sardım.
"Karanlık beni yine yakaladı, görüşürüz." Kollarımdan ayrılırken söylediği son sözler bunlar olmuştu.
ŞŞŞT HEY FISTIK ÇIK ÇIK MUAH MUAH
ÖLÜYORİİİİİİİ, BANA NE. BB
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alexithymia.
Short Story"Işığı kapatta gel. Mum üfleyeceğim." Dediğini yapıp ışığı kapatıp yanına oturdum. Mumdan çıkan ışık ikimizin de yüzünü aydınlatıyordu. "Karanlıkta da kaçabilir miyim bu hislerden Furkan? Yakalar mı beni?"