If you wanna stay growing up with me
If you wanna go I'm the one you need
Save me from me
Take me out to breathe---
"Yardım etmek için orada olmayacağım."
"Yardım etmek için orada olmayacağım."
Junmyeon belki bininci kez yatağında döndü ve en sonunda dayanamayıp yatakta doğruldu. Ava gitmelerine yaklaşık bir saat kalmıştı ama gram uyku girmemişti gözlerine. Zhang Yixing'in onu deli edeceğini daha yoldayken biliyordu ancak bu kadarını beklemediği kesindi. Kendisini ne olarak görüyordu ki? Junmyeon narin, kırılgan bir insan değildi. Onun yardımına ihtiyacı da yoktu. Hata kendisinde miydi? Neden kendisine bir prensesmiş gibi davranıyordu?
En sonunda yatıp durmanın bir işe yaramadığına karar vererek av için kıyafetlerini giymeye başladı. Zhang Yixing yanılıyordu, sahiden büyük yanılıyordu. Junmyeon'un hırsını, başarmak istediği şeyler için kendisini nasıl da feda ettiğini bilmiyordu. Dünyanın en büyük sorunu da bu değil miydi zaten? İnsanları tanımadan onları dış görünüşlerine göre kafamızdaki kalıplara oturturduk, gerçek onları tanıdığımızda ise sen değiştin derdik. Sen böyle değildin. Dünyanın en büyük yanılgısı buydu ve eh, Yixing'e yanıldığını avda kanıtlayacaktı.
Av üniformasını, küçük el tabancasını ve kılıcını geçirdiğinde adımlarını sarayın avlusuna yöneltti. Henüz herkes uyuyordu, güneş bile.
Bu saatte ona eşlik edebilecek tek canlı av köpekleriydi. Av köpeği olmalarına rağmen korkutucu olmak yerine dünyanın en sevimli canlı olma ünvanını hala ellerinde tutuyorlardı. Junmyeon sonunda kendilerini sevdirebilecekleri bir insan görmenin sevinciyle yerde yuvarlanan köpeklere kıkırdadı ve merdiven basamağına oturup onları sevmeye başladı. Küçük bir çocuk gibi yerde oturuyor olması bir Prens'e kesinlikle yakışmıyordu ve Kral görseydi muhtemelen sarayda onu kovalamaktan geri kalmazdı.
"Erkencisin Prens'im."
Karşıdan gelen boğuk sesi tanıdığından ona dönmeden köpekleri sevmeye devam etti. "Park Chanyeol sadece ikimiz varız, farkında mısın?"
Chanyeol Junmyeon'un hem baş koruyucularından hem de şoförüydü o yüzden saray adaplarına göre aralarında birbirlerini sevseler bile bir resmiyet olmalıydı. Junmyeon mükemmel bir Prens'ti ancak asla resmiyet olayına hak vermiyordu. Neden kardeşi gördüğü insanlarla arasına resmiyet koymalıydı ki hem?
"Öyle uykusuzum ki, seninle resmiyet tartışması bile yapmayacağım." dedi Chanyeol Junmyeon'un yanına otururken.
Junmyeon uzanıp Chanyeol'un karmaşık kıvırcık saçlarını karıştırdı. "Neden uyuyamadın bakayım?"
Chanyeol öylece gökyüzünü izlemeye başladı. "Başımda büyük bir bela var Jun." Bir şeyi anlamazdan gelmek mi daha kolaydı yoksa kabullenmek mi? "Muhtemelen Minseok beni öldürecek hatta." diye devam etti ama suratında oluşan gülümsemenin sebebi buna bile dayanabileceğini gösterir gibiydi.
Junmyeon merakla kaşlarını kaldırdığında Chanyeol suratını ona çevirdi ve sırıttı.
"Çok aşığım."
Junmyeon da sırıtmaya başladı. "Yoksa?"
Chanyeol kafasını salladı ve küçük bir çocukken yaptığı gibi kafasını Junmyeon'un omzuna yasladı. "Bütün gece Kim Jongin'i izlemekten gözlerime uyku girmedi. Sanki zaten görüp görebileceğim bütün rüyalardan daha güzel olduğunu biliyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lose Control
Fanfiction"Çok fazla düşünme Sadece sarıl bana böylece Gece yarısı olduğunda bana aitsin, bebeğim" Rüzgar nazikçe suratını ve saçlarını okşarken öylece karşısındaki adamın gözlüklerle bile parıldaması kesilmeyen yaramaz gözlerine baktı. "Deli Prens'in tekisi...