Çünkü kalbim sadece senin için atıyor
Merak ediyorum acaba beni tanıyor musun diye
Her anı sayıyorum
Seni beklediğim, seni bekliyorum---
Oh Sehun revirin ferah odasında uzanmış, saray hekiminin koluyla ilgilenmesini bekliyordu. Küçük ahşap pencerelerden iki tanesi açık, perdelerin rüzgarla dans etmesine sebep oluyordu. Avdan geleli çoktan bir saat olmuştu ama hala hekim şehirden dönmemişti. Kolu zaman geçtikçe daha fazla ağrıyordu ama önemli olan ağrısı değildi, önemli olan burada yapılacak işler varken yatıp durmaktan hoşlanmamasıydı.
Jongdae ve Jongin onu buraya bırakmadan önce Jongdae isterse ilgilenmesi için Do Kyungsoo'u çağırabileceğini söylemiş olsa da istememişti. İçinden bir ses deli gibi istiyor olsa da o hayır demişti. Son zamanlarda ona bakmak yüreğini ağrıttığından olsa gerek revirde yalnız kalmayı göze almak istememişti belki de daha çok. Küçüklüklerinden beri onun korkutucu olduğunu düşünür ve uzak dururdu ancak son birkaç gündür hiç görmediği yanlarını görüyordu.
Yatağında doğruldu ve duvara sırtını dayadı, daha ne kadar böyle geçirebilirdi ki zamanını? Tam kalkmak üzereyken revirin açılan kapısıyla duraksadı.
Do Kyungsoo uykulu gözleri, üzerinde boğazlı bir kazak ve asker pantolonuyla öylece revire girmiş, Sehun'a bir kere bile bakmadan pansuman için malzemeleri almaya yönelmişti.
"Hekim Do gelmiyor mu?" diye sordu. Onun yanında tüm alaycılığı gidiyordu. Kyungsoo ona bakmadan malzeme dolabını karıştırmaya devam etti. Sehun kendisini onun gerilen sırtını, sıfıra vurulmuş saçlarının soluk ışıkla bile nasıl güzel durduğunu izlerken buldu. Odanın içerisinde hareketlerini izledi usulca, nefesleri düzensizdi. Kyungsoo ilerleyip pencereleri kapattı, şamdanları yaktı ve içerisinin gün geceye dönerken loş bir aydınlıkta kalmasına neden oldu.
"Dışarıda yağmur yağmak üzere. Babam bu akşamı şehirde geçirecek çünkü alması gereken fazla malzeme var."
Kyungsoo elinde malzemelerle ona döndüğünde anlık gözleri birleşti. Kyungsoo'nun kocaman gözlerinin, kemirdiği için hafif yara olmuş dolgun dudaklarının ve bir erkeğe göre suratının bu kadar yumuşak, güzel olmasının büyük haksızlık olduğunu düşündü Sehun. Öyle ki, yanına gelip kolunu üniformadan kurtarmaya başladığında bile öylece onu izlemeye devam etti. Kyungsoo elindeki makasla üniformanın kol kısmını tamamen kesti ve yara ortaya çıkınca hafifçe suratını buruşturdu.
"Yapmak zorunda değilsin, Hekim Do'yu beklerken ölmem."
Kyungsoo sinirle bakışlarını Sehun'a çevirince Sehun yatağında irkildi.
"Yaranın enfeksiyon kapıp tüm kolunu kesmeye kadar gidebileceğinin farkında mısın Oh Sehun?" Kyungsoo sinirle soludu. Sehun onun sinirlenmesini sahiden beklemiyordu, yutkundu ama gözlerinin ondan çekemedi bile.
"Bırak..." Kyungsoo iç çekerken bakışlarını kaçırdı. "Bırak yaralarını sarayım. Seni de öldürüp diğer cinayetlerime eklemem merak etme."
Kyungsoo yarasını nazikçe temizledi, Sehun elinin bu kadar hafif olmasına hayret etti. Ama en çok her şeyde bu kadar iyi olmasına. Yemeklere yardım ediyordu, aynı zamanda muhafızdı, yaralara merhem oluyordu. Gerçi babasının hekim olmasının da sağlık konusunda iyi olmasında bir katkısı vardı.
Canı acısa dahi, ellerinin bu kadar iyi hissettirmesi başını döndürüyordu.
"Özür dilerim, o zamanlar sadece 13 yaşındaydım ve askerler sürekli senin cinayet işleyen bir katil olduğunu söyleyip duruyorlardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lose Control
Fanfic"Çok fazla düşünme Sadece sarıl bana böylece Gece yarısı olduğunda bana aitsin, bebeğim" Rüzgar nazikçe suratını ve saçlarını okşarken öylece karşısındaki adamın gözlüklerle bile parıldaması kesilmeyen yaramaz gözlerine baktı. "Deli Prens'in tekisi...