You're looking in the wrong place for my love
Don't think because you're with me this is real
You're looking in the wrong place for my love
Don't stop what you're doing 'cause I like that too
——İnsan yaşamı boyunca bir defalığına mahsus şeyler vardır. Sadece bir kere doğar, yalnızca bir hayat yaşar ve tek bir defa ölürüz. En azından Zhang Yixing buna inanırdı. Kendi ülkesinde ölümden önce ve sonrasında da yaşam olduğuna inanan şamanlar bulunurdu. Halk buna inanır, yaşlılar veya hastalar öldükten sonra başlayacakları hayatı düşünür dururlardı.
Şehir gezintisine gitmeden önce kahvaltı için toplandıkları masada oturuyorken öylece aklına doluşmuştu bu düşünceler, daha çok Junmyeon'u izlemek itmişti onu belki de.
"Kral, yemeğe katılmıyor mu?" diye sordu nazikçe. Masada Prens Byun, Junmyeon ve kendisi vardır. Baekhyun kafasını Yixing'e çevirip sevimlice güldü ancak genç adam onun gözlerindeki kırgınlığı anlık dahi olsa yakalamıştı. "Kral meşgul olduğu için çoğu zaman yemeklerde beraber olmayız."
Yixing kafasıyla sallayarak onayladı. Çoğu kişi bu adam için oldukça yaramaz ve söz dinlemez diyordu ancak onun bir hareketine denk gelmemişti henüz. Kahvaltı masasında oldukça sakin bir şekilde yemek yiyordu. Junmyeon'a baktığında onunda Byun'a baktığını gördü. Ancak o, kendisinden farklı bir şekilde gurur duyar gibi bakıyordu. Bu kendisini de gülümsetti.
"Şehri seveceğine eminim, kahvaltıdan sonra geçebilmemiz için arabalar hazır." dedi Junmyeon.
Ah, karşı karşıya oturmasalar Yixing ona sataşmak isterdi ancak elleri masanın altından ona uzanmıyordu, ne yazık ki. Tek kaşı havada, yaramaz bir gülümseme dudaklarında kıvrıldığında masada ona doğru eğildi. "Prens Junmyeon bana eşlik ettiği sürece seveceğimi biliyorum."
Junmyeon yanakları pembeleşirken gülümsedi, akşam yatarken veya sabah kalktığında bile mutlu uyanıyordu bu adam yüzünden.
"Vay be, ben çıkayım da rahat rahat sevişin isterseniz. Ayıp ayıp."
Baekhyun birden konuştuğunda Junmyeon ve Yixing'in gözleri şaşkınlıkla kocaman oldu. Baekhyun ise onların bu şapşal hallerinden oldukça zevk alıyor gibi gülüyordu. "Kör olmayan aranızda bir şey olduğunu anlar beyler. Birbirinizi her an soymak ister gibi bakıyorsunuz, hem de benim gibi masum bir çocuğun önünde, nch."
İkili bir an cevap veremedi, o kadar komik duruyorlardı ki Baekhyun kahkaha attı. Neyse ki Minseok masaya gelince ikili cevaplamak zorunda olmaktan kurtulmuşlardı.
"Prens'im." diyerek selam verdi Minseok. Üzerinde ihtişamlı zimcirleriyle muhafız üniforması, saçları özenle taranmış ve kedi gözleri şamdanların ışığında parlıyordu. Baekhyun onu görür görmez ciddileşmiş, öyle ki masadan ayaklanmıştı. Üzerinde yine takım elbise vardı ve son zamanlardaki bu resmiyeti Junmyeon'u oldukça şaşırtıyordu.
"Beni takip et, Muhafız Kim."
Böylece Baekhyun önde, Minseok arkasında odaya kadar yürüdüler. Minseok ona hizmet etmek istemiyordu ve bunu en iyi Baekhyun biliyordu zaten. Ancak onu peşinde kıvrandırmaktan büyük bir zevk aldığını saklayacak değildi.
"Biliyorsun ki bugün bir randevum var." dedi Baekhyun neredeyse aegyo dolu sesiyle. Minseok dudaklarını ısırırken bakışlarını kaçırdı, çoktan büyük odaya girmişler ve Baekhyun hazırlanmaya başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lose Control
Fanfiction"Çok fazla düşünme Sadece sarıl bana böylece Gece yarısı olduğunda bana aitsin, bebeğim" Rüzgar nazikçe suratını ve saçlarını okşarken öylece karşısındaki adamın gözlüklerle bile parıldaması kesilmeyen yaramaz gözlerine baktı. "Deli Prens'in tekisi...