Kantinde kahvesini büyük bir keyifle yudumlayan Feride'ye rastladım. Selam diyerek yanına oturduğumda kantinciye bir tost diye seslendim. Sait ağabeyi? Niye aradın mı hiç Feride. Nerelerdeymiş gelmemiş?
Aradım ama ulaşamadım. Telefonu kapalı. Hasta falan olmasın Hiç böyle yapmazdı. Yoksa başına bir şey mi geldi?
Biz bunları konuşurken kantine Sait ağabey girdi. Kırlaşmış saçlarının altında gülen yüzü. Gülen gözleri ve her zamanki neşeli tavrıyla.
-----Şaşırdınız beni görünce dedi.
------Tabii ki şaşırdık İlk defa sen yoktun. İlk defa sana ulaşamadık. İlk defa... sözümü keserek
...Biliyorum biliyorum ne derseniz haklısınız. Ama buna çok ihtiyacım vardı. Kafamı dinlemeye biraz kendimle vakit geçirmeye ihtiyacım vardı.
Feride:
-----Sait ağabey biz senin kendinle değil ölülerle vakit geçirmene alışkın olduğumuz için çok şaşırdık ve merak ettik. Ne yaptın? Nerelerdeydin? Çok zorlu bir iş üzerindeyiz ve sen bizi ilk defa yalnız bıraktın.
Feride'nin bu sitemlerine katılıyordum ama ondan açıklama bekleyen gözlerle bakmaya devam ediyordum. Haklısın Feride der gibi elini Feride'nin omzuna koyup hafifçe sıktı. Eli hala Feride'nin omzundayken bana dönüp.
Eeee Nur neler oluyor anlat bakalım. Kim bunlar? Ali'yle konuştuğumda bu sabah erken saatlerde bir el daha bulunduğundan bahsetti. İkisi de aynı kadına mı ait.
--------Hayır Sait ağabey ikisi de sağ el. Aynı kişiye ait olamazlar. Ama bu da kadın eli. Bu seferki daha genç biri. Daha az yıpranmış bir el. Zengin bir aileye ait olabilir. Çünkü eli incelediğimde öbüründe rastladığım bulgulara rastlamadım. Kemik yapısı ağır işlerde çalışmadığını gösteriyor. Tabiri caizse bu el sıcak sudan soğuk suya girmemiş. Bu da bana evinde bir çalışanı olduğunu ya da evli olmadığını tek başına yaşadığını gösteriyor. Zaten yaşı da 25-30 arasında gibi. Kan grupları aynı. Bu bir tesadüf olabilir. Tabii katil kan grupları aynı olan kadınları parçalamıyorsa. Eğer böyleyse bu da akla şu soruyu getirir ki kan gruplarını nereden biliyor?
Kısa bir sessizlik oldu masada. Benim tostum gelmiş hatta soğumuştu bile. Herkes önüne bakıp olanları gözden geçiriyordu sanki. Tostumdan bir ısırık aldım. Gözlerimi kapatıp huşu içinde tıpkı bir ayin havasında tostumu yemeğe başladım. Çok acıkmıştım. Sait ağabey benim tostum gelirken bana da bir çay işareti yapmıştı. Şimdi o da çayını yudumluyordu. Feride ise biten kahve fincanını izleyip duruyordu. Sanırım herkesin aklında aynı sorular: Bu cinayetlerin sebebi ne? Parçaların kalanı nerede?