Bölüm 13

79 3 3
                                    



Saat 24.00 kadar Feride ile çok güzel vakit geçirdik. Yedik, içtik, güldük, eğlendik. Kaleiçi'nde midye ve bira Feride'nin en sevdiği şeylerdi. Ben de ona orada bir kadeh şarap içerek eşlik etmiştim. Midye denizden çıkan en sevmediğim yiyeceklerden biridir.

Artık ayrılma vakti gelmişti. Evlerimize gitmek için görevli bize taksi çağırmıştı. Taksiye bindiğimde uykum gelmeye başlamıştı.Feride ile aynı sokakta fakat başka apartmanlarda oturuyorduk. Tanıştığımız gün eve gelirken ikimizin de aynı güzergahı kullanmamız hatta aynı otobüse binmemiz bizi şaşırtmıştı. İşte o gün bu harika arkadaşlığın temeli atılmıştı.

Tek başıma yaşamaya alışmıştım. Arada bir annem gelir, evi düzeltir, temizler, dolabımı ve buzluğumu çeşit çeşit yiyecekle doldururdu. Bana bunları sadece pişirmek kalırdı. Her şeyimi hazır hale getirir, benimle hasret giderir sonra babamın yanına İstanbul'a dönerdi.

Annemin geldiği günler iş yerindekilerde bayram ederdi. Börekler, poğaçalar, kekler, sarmalar, dolmalar iş yerinde yenebilecek her şey Fatma sultan tarafından pişirilirdi. Neredeyse sipariş usulü çalışıyordu. Her gün birinin sevdiği bir şey yapmaya çalışırdı. Canım annem, bir tanem, hayatta beni yalnız bırakmayacağına inandığım tek insan.

Geldik abla.

Ne? Nereye?

Abla geldik. Ücret 25 tl. Evin burası değil mi? Taksicinin sesi beni kendime getirdi. Ücreti ödeyip taksiden indik. Feride bana kısa bir selam verip hiç konuşmadan apartmanına doğru yönelmişti bile. Allah'ım bu kız ne kadar şaşkındı. Asansöre yönelirken birinin merdivenlerden indiğini fark ettim. Aman Allah'ım yine o çirkin köpekle ihtiyar huysuz sahibi. Bu adamla karşılaşmaktan nefret ediyordum. Katil suratlı çirkin adam.Neyse ki asansör adamdan önce geldi. Asansöre binip 3. Katın düğmesine bastım. AMA KAPI kapanırken birkaç saniye de olsa adamla göz göze geldik.

Eve girer girmez ayakkabılarımı çıkardım ve banyoya yöneldim. Üstümdekileri kirli sepetine attıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp kendimi koltuğun üzerine bıraktım. Aslında duş almalıydım. Cesetlerin kokusu, içkinin kokusu bir de yoğun geçen bir günün kokusu. O kadar yorgundum ki kokular bile umurumda değildi. Koltuğun üstünde yavaş yavaş kapanan göz kapaklarıma meydan okuyordum. Ama nafile. Yatak odasına gitmek istiyor ancak vücuduma söz geçiremiyordum. Annemin artık yünlerden ördüğü battaniyeyi –katlayıp yerine koyamamıştım-üzerime zar zor çektim. Koltuğun üzerindeki yastıklara gömülüp uykuya teslim olmuştum.

O kadar yorgunmuşum ki sabah kalktığımda pozisyonumun hiç bozulmadığını fark ettim. Bu güneşli günün en güzel şekilde geçmesi için elimden geleni yapacaktım. Kalkıp eşofmanlarımı giydim. Telefonumu ve kulaklığımı alıp yürüyüş yapmak üzere kendimi dışarı attım.

Merdivenleri yürüyerek inmeye başladım. Sahilde uzun bir yürüyüş kısa bir koşu yapacaktım. Planım buydu yani. Merdivenlerden inerken kapıların önlerine konan çiçekler, kapılara asılmış süsler ve apartmanın temizliği dikkatimi çekmişti. Genelde asansörü kullandığımdan dolayı veya koşar adım hiçbir şeye dikkat etmeden indiğimden dolayı merdivenlerin temizliği ve katların mis gibi oluşu dikkatimden kaçmıştı.

Apartmandan çıktıktan sonra sağa döndüm ve biraz yürüdükten sonra dört yol ağzına geldim. Perdeci Cemil amca daha yeni açıyordu dükkanını. Annem geldiğinde perde yaptırmak için uğramış bu şekilde tanışmıştık. Her gün selamlaşırız Cemil amcayla. Çoluğunu çocuğunu büyütmüş, bir kör bir ayvaz misali karı koca kalmışlar evde. Bayramlarda ya çocukları geliyormuş ya da onlar gidiyormuş. Hayat işte.

Kayıp ElHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin