İçeri geçtik ve beni yumuşacık bir koltuğa oturttu. Karşı karşıyaydık ve sürekli göz teması kuruyorduk. 1-2 saat sonra bütün hayatımı anlatmıştım.
Daha önce bunun gibi çok kişinin kendisine geldiğini söyledi ve hiç anlatmadığım şeylerden bahsetti. Küçükken ölülerle konuşuyor muydunuz? Rüyalarınızda yazılar görüyor muydunuz?...
Söylediklerinin hepsine başımı evet anlamında salladım. Emily bana endişeli gözlerle baktı. Ve şunu söyledi "onlar sizin canınızı istiyor."
Çok şaşırdım çünkü şimdiye kadar beni korumuşlardı. Evden kaç yazıları vb. bir sürü şey. Bunları da söyledim. Emily ise bana sadece "seni kendileri öldürmek istiyorlar" dedi. Bunu derken yüzü sapsarıydı. Sonra bana kendi yaşamını anlatmaya başladı.
Daha çocukken annesi gözlerinin önünde ölüler tarafından parçalara bölünerek öldürülmüş. Bu olaydan birkaç gün önce annesiyle babası mutfakta annesinin gördüğü ölülerle alakalı konuşuyorlarmış. Aynı benim gördüğüm gibi. Resimler,yazılar,hayaletler kanlar... onun da bunları anlatması 1-2 saat sürmüş olmalı ki bana 10 saniye geçmiş gibi gelen zamanın sonunda saat akşam 6 olmuştu. Kapı çaldı. Karşımdaki Bob'du. Artık eve gitmeliydim. Emily'in deniz mavisi gözlerine yıllarca bakmak isterdim ama olmazdı işte...