Köfteler nerede?

159 18 4
                                    


Dilim tutulmuştu adeta girayın burada ne işi vardı ki? Hemen aklımdaki sorulara cevap almak için giray' ın cümlesini duymamış gibi yapıp şaşkınlığı üstümden atarak konuşmaya başladım.

" senin burada ne işin var?" gözlerimi kısmış hal ve hareketlerini dikkatle izliyordum neden gelmiş olabilirdi ki?

" o nasıl soru asrın? Sevgilimi de mi göremeyeceğim ben?" derin bir befes aldıktan sonra sakinleşmeye çalıştım bu kapalı ortamda fazla mı kalmıştık? Ellerim hafiften titremeye başlayınca giraya göstermemeye çalışarak arkama sakladım elimi "yok sevdiğim görebilirsin tabi.... Sadece şaşırdım. Peki kazan dairesinde olduğumuzu nereden biliyordun?" cümlemi bile zar zor kurabilmiştim. Bu basit korkum başıma iş açmadan buradan çıkmam lazımdı. İlk bir sorumun cevabını alayımda çıkarız.

"Şu herif senin kolundan tutmuş çekiştiriyordu ordan sizi takip ettim işte de Ha doğru hatırlattığın iyi oldu." diyerek bana doğru gelince ne yapacağını anlamadan onu izliyordum. Yanıma ulaşınca ani bir hareketle yanımda dikilen ulaşın yakalarından tutup hızla kafa atmıştı.

"Giray! Ne yapıyorsun ya? Bırak!" hemen onları ayırmıştım neyseki karşı koymamıştı yoksa eminim ki ayıramazdım onları.

Ulaş düştüğü yerden yavaşça kalkıp burnundan akan kanı sildikten sonra gülümseyip giraya ve bana baktıktan sonra konuşmaya başladı. "Şükürler olsun ki gerçek sevgilinle tanışabildik minnak hanım" gerçek kelimesinin üstüne basarak söylemişti. cümlesini bitirir bitirmez yanımıza gelip giraya tokalaşmak için elini uzattı.

"Ulaş ben birader şuan memnun değilim ama olurum büyük ihtimalle"dediğinde benimle birlikte melihte gülmüştü. "Giray" benim mafya bozuntumda böyleydi işte net! Başkalarıyla lüzümsuz konuşma yapmazdı.

Ulaş elini çektikten sonra girayın yakasına koyup tozlanmış gibi oraya vurduktan sonra bir şey hatırlamış olacakki gülmeye başladı.

"Ha bu arada hatırlamışken" dediği gibi girayın yakasını sıkıca tutup kafayı gömmüştü giray bunu beklemediği için bir adım geriye sendelemişti. Hemen yanlarına gidip ulaşın kolundan tutup daha büyük bir kavga çıkmasını önledim. "Ulaş Allah aşkına ya ne yapıyorsun?" sinirle ona baktığımda o gayet rahat bir tavırla giraya bakıyordu.

"Evet az önce sevgiline kafa attım ce sebebsiz yere de değildi boşu boşuna bir kafa yediğim içindi burnumu kırdı sevgilin!" elini tekrar burnuna götürüp burnundan hala akmakta olan kanı sildi.

"Of artık şu kapalı yerden çıkabilir miyiz lütfen?" ellerim daha çok titremeye başlamıştı. "İyi misin? Bendeki de soru mu? İyi gözükmüyorsun güzelim gel çıkalım şurdan da rahatla" beni kucağına aldı bende hemen başımı onun omzuna yasladım ve kokusunu içime çektim kahve gibi kokuyordu ve bu koku beni hem rahatlatıyordu ne durumda olursam olayım.

Kazan dairesinden çıktığımızda melih ve ulaşta peşimizden geliyordu. Giray kulağıma doğru eğilip "sorumu yanıtlayacak mısın yoksa ben kendi yöntemlerim ile mi öğreneğim?" gözlerimi hemen karşımdaki yakın olan kahvelere çıkarttım açıkkahvenin engüzel tonuydu. "Öğrenmeni istemiyorum inan ulaş halletti öğrenmesen daha iyi olur" gözlerindeki şevkat duygusunu görebiliyordum ve aynı zamanda da kendimi onun gözlerinden bakınca sanki güzelleşiyordum sadece o baksın istiyordum sadece onun gözlerinde kaybolmak hatta o açıkkahvelerinde boğulup orada ölmek hem ne güzel işte her daim gözlerinin içinde olurdum.

"Peki öğrenmeyeceğim ama bundan sonra bir şey olduğunda saklamak yok anlaşıldı mı bücürler prensesi" deyip ellerini kullanamadığı için burnunu burnuma değdirip geri çekildi. Ben hala anın şokuyla gözlerim fal taşı gibi açılmış aynı zamanda da ağzımda açılmış bir şekilde ona bakarken o bundan habersiz yada beni  takmadan yürümeye devam ediyordu.

kravatlı mafyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin