Gözlerimi okyanusun derinliklerinde batık olan bir gemide açtım. Her yerde harabeydi ama benim kaldığım yer tam zevkime göreydi.
Bir dakika ben nasıl nefes alabiliyordum.
Şu anda sadece büyük bir korku yaşıyorum.
En son hatırladığım şey annemin beni okyanus kenarına bırakması ve "baban sana yol gösterecek" demesiydi. Ama o zaman sadece iki yaşındayken. Şimdi ise gemide olan küçük bir aynaya göre on altı belki de on yedi yaşlarında gibi görünüyordum.
Bilmiyorum. Annem babanı dinle dedi değil mi?
O zaman dinleyeceğim.
"Baba nerdesin ?, yardımına ihtiyacım var ve her şeyi öğrenmeye" dedim. Ses gelmedi. Bana şu an "iyimisin ?" Diye sorabilirsiniz ama sonuçta denemekten zarar gelmez ve beni denediğim için kimse yargılayamaz.
Ben hep bu fikre inandım ve galiba doğru.
Karşıda küçük balık sürüleri ve yarı insan yarı balığı olan canlılar vardı ve gelmemi işaret ediyorlardı. Gitmek istemedim ama içgüdülerim daha baskın olduğu için iç sesimi dinledim ve bu batık gemiden çıkmaya çalıştım. Yarı insan yarı balık olan canlılardan sarı saçlı turuncu kıyafetli ve mavi gözlü olan nedense bana yakın geldi. Uzattığı eli tuttum ve hızlıca yüzmeye başladık. Açıkçası ben nasıl bu kadar hızlı ve güzel yüzdüğümü bilmiyorum. Ben düşüncelere dalmışken elini tuttuğum martin-evet adı ben verdim ve seslendiğimde bana bakmıştı, gülümsemişti- onu sevdim cana yakındı ama sanki emir almış gibi benimle hiçbiri konuşmuyordu. Tam olarak soracakken büyük ve şatoya benzeyen beyaz görkemli bir Saray'ın kapısında durduk. Içeri girmemi işaret eden Martin'e baktım. Bana gülümsedi. Gamzeleri vardı. Çok şirindi ve o sırada onun balık olmadığını gördüm ve ona baktım. O da anlamışçasına baktı ve beni içeriye doğru ilerletti önünden geçtiğimiz tüm canlılarda selam veriyorlardı. Herbirine gülümsedim. Onlar da bana gülümsediler. Taht odası olarak tahmin ettiğim yerin kapısının önünde durduk. O Kapıyı çaldı ve bekledik. Kapı açıldı ve içeriye girdik. Bir kiklop, bana benzeyen bir çocuk ve kırklarının başlarında olan benim tıpatıp aynım gibi görünen bir adam ve kafasında inci ve mercanla süslü bir taç takan bir kadın vardı. Şaşırdım. Adam beni görünce oturduğu yere düşecekmiş gibi oldu. Bana baktı ve sona "kızım", "Paris" seni çok özledim ve sarılabilir miyim?" Diye soru gülümsedim sarıldım. Bana bakan turkuvazımsı gözleri olan çocuk yanıma geldi . " merhaba kardeşim"dedi. Ona sarıldım. Her zaman bir ağabeyim olmasını isterdim . "O sana emanet" dedi. ben de ona baktım. " sizi melez kampına götüreceğim" . Martin ' e baktım "niye konuşmuyorsun martin ? ,ismini bile bilmiyorum '' dedim. '' Benim adım Shawn ve kardeşinim '' dedi.Tüm hayallerim yıkıldı. Biz kardeşmişiz. Ben düşüncelere dalmışken percy'nin sesini duydum. "Hazırlan gidiyoruz ." Dedi ve hızla Saray'dan dışarıya çıktı. Acelesi varmış gibiydi . Bende onu bekletmemek için dışarıya çıktım .Bu Paris
Bu da percy