KÜÇÜK REHBER

43 12 6
                                    

Leo'nun babası ona koordinat göndermişti. Tanrıça İris'in koordinatlarını. Hemen geminin sistemine bu koordinatları girdi ve ekranda birkaç tane noktacık belirdi. Gruplara ayrılacağız ve her bir nokta,yani bir görev düşüyordu. Üç nokta...
Birden güvertede bir gürültü koptu.
"Herkes kamaralara gitsin!" Dedim ve Percy ile güverteye ilerledik. Güvertede gözleri olmayan bir giant vardı. Hemen kolyemi kılıca dönüştürdüm ve yaratığın yanına ilerledim. Percy bana dur diyordu ama onu duyamayacak kadar işime odaklanmış durumdaydım. Kılıcımı yaratığın bacağına saplamaya çalıştım ama derisi delinmiyordu. Percy o sırada yaratığın gözüne kılıcını sokmuştu bile. Percy yüzüne kızgın bir ifade takıp yanıma ilerlerken yaratık kıpırdandı. Ayağa kalkmaya çalışırken elini bir bıçağa dönüştürüp Percy'e sağlayacaklarmış Percy'i itip onun önüne geçtim. Kısa sürede Jason ve Nico da gelmişti. Annabeth ve diğerleri ipucu bulmaya çalışıyorlardı. Yaratık kılıcını bana doğru salladı. Onun bu hamlesinden kurtulup yana geçtim. Ben onun arkasına geçmeye çalışırken birden kılıcı karnıma geldi. Diğerleri neyseki kanadığını görmemişlerdi,görselerdi onların motivasyonu düşerdi. Sadece leo bu olayı görmüştü. Ona susmasını işaret ettim ve o da yaratığa ateş topları atıp derisini yakarak inceltti ben de onun bu zayıflığından yararlanarak kılıcımı ensesine geçirdim. Diğerleri de ona kılıçlarını sağlarken gözlerimi açık tutmakta zorlanırken yarama baktım. Giydiğim beyaz gömlek artık kıp kırmızıydı. Yaratık ölmemekte ısrarcıyken Annabeth Clarisse ve piper onun kafasına bıçak atıyorlardı. Shawn suyun içindeki yosunlar ile yaratığı bağlamıştı. Birden aklıma tanrıçanın ateş ile bahsettikleri gelince Leo'nun ona saf ateş göndermesi gerektiğini anlayıp diğerlerine geri çekilmelerini söyleyip Leo'ya işaret vermemle yaratığı saf ateş ile yakmaya başlarken yaratık yavaşça eriyip yok oldu. Daha sonrasında Annabeth benim yaramı görünce "eyvahlar olsun!!" Diye bağırarak yanıma koştu. Diğerleri de ne olduğuna bakmak için bana döndüler. Nico endişeyle yanıma ilerledi.
O sırada sadece "su" diyebilmiştim. Daha sonra Percy ve Shawn beni suya bırakmışlardı. Su beni iyileştirirdi tabi zehirli birşey değilse. Bunu kampta keşfetmiştim. Kendimi suya bırakıp dibe doğru batmaya başladım. Yaram yavaş yavaş yok olurken babam önümde belirdi ve yaramı temizlemeye başladı. Yaralı olmama aldırmayarak ona sarıldım.
"Özür dilerim baba..." Dedim ve bana sımsıkı sarılıp yaramı kapattı.
"Zehirli bir kılıç ile kesilmiş burası. Zehiri atman için Frank'in yapacağı karışımı içmem gerekiyor. Tadı kötü olsa da mecbursun Nektar içmeyi de sakın unutma." Dedi ve anlını öpüp kayboldu. Daha sonrasında Afrodit bana görünüp elime kolyemi verdi ve o da anlını öpüp gidince kafamı sallayıp kendime gelmeye çalıştım, yukarıya doğru yüzmeye başladım. Sudan çıkınca Percy'nin yardımıyla gemiye bindim. Nico bana sarıldı ve şakın böyle bir şey yapma diye kulağıma fısıldayıp geriye çekildi. Frank ise babamın dediği gibi bana bir karışım hazırlamıştı.
Onu içip odama çıktım.
Sabah ilk görev noktamıza varmıştık. Burada ilk grup yani
Frank,Hazel,Shawn ve Clarrisse gidecekti. Bu arada dün Calipso geldi. Hani Leo'nun sevgilisi olan,kahinimiz ise amcam ile birlikte sualtındaki saraya gittiler. Herneyse, ilk göre yerimiz bir çin restorantındaydı. Bu nedenle de çine gelmiştik. Frank'in soyu buradan geldiği ve Çince de bildiği için onlar bu göreve gitmek istemişlerdi. Herkes onlara şans diledi ve onlar içeriye girerken biz de kameralardan izliyorduk. Clarisse ve Shawn görevliyi oyalarken Hazel ve Frank da mutfağa girdiler. Orada da bir melez vardı. Sanırım Athena oğlu,çünkü çok bilimsel konuşuyordu.
"Tanrıçayı arıyoruz. Bize bir ipucu vermeniz gerek."dedi Hazel. sanırım zihinine girmeye çalışıyordu. Bu tür bir eğitimi kampta almıştı. Melez çocuk onlara bekleyin işareti yaptı ve bir kız çocuğu  ve iki tane de oyuncak bebek ile geldi. bu bebeklerin bir tanesini o volkan ateşi de yakmamız gerektiğini söyledi. bu kız ise Tanrıça İris'in kızıymış ve rehberimiz o olacakmış. bunu dedikten sonra O Athena çocuğu baykuşa dönüşüp ardından bir kolye bıraktı. Sonrasında o küçük kız ile  diğerleri gemiye dönerken arkalarında bir gölge görmemiz ile Percy ve ben aşağıya atlayıp gölgeye doğru yürürken kolyemi Hançere dönüştürdüm. Gölgeden bir yılan sürüsü çıktı. Bu da demek oluyor ki Liam burada. cünkü yılanlar casusların simgesidir. ve Liamın da kolunda bu yılanlarla aynı türde bir  yılan dövmesi vardı. Percy ile koşarak gemiye bindik. Onun kulağına açıklamamı yaptığımda hemen Leo'ya kalkmamızı söyledi. aşağı çaktırmadan bakı ca bizi arayan Liam'ı gördük. Gemiyi büyü ile görünmez yapmıştı Hekate. yani sisin üzerinde bir de kırılamayan bir büyü de vardı. Bunun hiçbir bu kadar işimize yarayacağını düşünmemiştim.
Percy bana endişe ile baktı. Bir irimizin düşüncelerini duyabiliyorduk.
"Kız nerede?" Diye sorunca bana be im kamaramı gösterdiler. Onun benim kamaramda ne işi vardü ki? Bu aklımdan geçen soruyu Clarisse'ye sordum.
"Bilmem. sanırım orayı beğendi." Dedi. onu kafamla onaylayıp kamarama çıktım.
"Merhaba ben Paris senin adını da öğrenebilir miyim küçük prenses?Dediğimde kıkırdayıp kafasını salladı.
"Ben adım April. Annem kayboldu. Onu bulmamda bana yardım edeceksiniz değil mi?" Dedi April. Onu onaylayıp yanına oturdum.
" Burası kimin odası?burada onunla kalabilir miyim?" Diye sordu April.
"Burası benim kamaram ve benimle kalıp kalmayacağını bir düşüneyim."Dedim ve elimi çeneme koyup düşünüyormuş gibi yaptım. Bu yaptığıma kıkırdadı.
"Sanırım benimle kalbilirsin."Dedim. Ellerini heyecanla çırpıp kollarıni belime sardı.
"Ben seninle kalacağım için çook mutluyum."Dedi. Yemek yemek için çağırmaya Nico odaya gelince April Nico'yu odaya çekip bizi yan yana getirdi.
"Çokta yakışıyorsunuz siz."Dedi ve ortamıza geçip bor kolunu benim boynuma diğer kolunu da Nico'nun omzuna atıp sarıldı. Biz ise çoktan kızarmıştık. Nico elini bana uzattı ve ben de April'i  kucağıma alıp aşağı indik. Percy bize bakarak bunlar çoktan aile olmuşlar demesiyle kızarıp Percy'nin kafasına vurdum. Kafasını tuttu.
"Kızım bak vurma ya elin de bayağı ağır zaten. acıdı. " Dedi.
"Sende o zaman boş yapma Percy"Dedim ve yerime oturdum. April ise Nico İle aramıza oturmuştu. April bize kendinden bahsediyordu.
"Ben yetimhanede büyüdüm. yani daha altı yaşındayım ama işte. bu yüzden annemi bulup ona neden beni hiç arayıp sormadığının hesabını soracağım. Her ne kadar da Tanrıça olsa en azından benimle konuşurdu.Herneyse ben buradaki herkesi bir irine çok yakıştırdım."Dedi ve yemeğini yemeye devam etti. Bu söyledikleri ile Nico ile birbirimize baktık. Herkes yemeğini yiyince geminin kaptan köşküne geçip haritayı incelerken April de oralarda ne ile karşılaşacağımızı sayıyordu.
Nica kulağıma eğildi.
"Sana ne kadar çok benziyor. Baksana neredeyse kızımız olduğuna inanıyordum..."Demesiyle kızarmam bir oldu. Nico'nun hobilerinden biri de beni utandırmaktı. Keyifle beni izlerken koluna hafifçe yumruk attım. April elimi tutup beni kamaraya götürdü.
"Nico abi sen de gel" Dedi April. Nico da yanımıza gelince arkamı döndüm. heekes elini yumruk yapıp çenesine koymuş bir şekilde bizi izliyordu. Bu hallerine göz devirip kamarama girdik.
"Beni siz uyutur musunuz?" Beni çünkü sürekli May teyze ve Mark amca yatırırdı. Bundan sonra da hep siz yatırsanız olur mu?"Dedi tatlı bir sesle. Onu onaylayıp yanına yattım. Nico da onun diğer yanına yatmıştı.
"Paris abla bana bir hikaye anlatsın değil mi Nico abi?" Dedi April. Nico da sırıtarak bana kafasını salladı.

OCEANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin