Yağmurların altında

29 12 0
                                    

Akşam saatiydi.  İşten çıkmıştım . Gökyüzü ağlıyordu. Dolu yağıyordu.

İnsanlar yağmurdan kaçmaya çalışıyordu. Kimi ise teslim ediyordu yağmurun bedenini ıslatmasına.

Dolmuştaki bankta  oturmaya başladım bir süre metronun gelmesini bekleyen insanları izledim. Hızla geçen arabaları , yağmura şemsiye açan insanlara bakındım.

Oturduğum yerden kalkıp gökyüzünün beni ıslatmasına izin verdim. Toprak yağmurla buluşmuştu. Etrafa yayılan toprak kokusunu en derinlerime kadar çektim. Gökyüzü ağlayıp toprakla buluştuğunda ölümü hatırlatırdı bizlere.

Kokusuyla....Toprak kokusu...

Gözyaşlarımı serbest bıraktım o an . Ne zaman dolsa yüreğim sıkardım kendimi ağlamamak için, kimseye göstermek istemezdim yüreğimin acısını... Kanayan yaralarımı

Gökyüzü ağlıyordu, ben ağladıkça .

Elimizi kestiğimizde parmağımıza yara bandını sarıp sarmalarız ya hani kanın durması için. O yara bandı yüreğimizi de sarar mıydı. Yüreğimizin kanamasını durdurur muydu. Boğazımda ki oluşan yutmak zorunda kaldığım yumrukların sayısını acısını geçirir mi ki.

Düştüğümde dizlerim, sevdiğimde kalbim acımıştı. Ama bu bir başkaydı. Anlatılmaz bir acıydı.

Hayatta kalmak istedikçe mücadele ettikçe boğazımda oluşan yumrukların sayısı çoğalıyordu. Onları yutmak istedikçe verdiği acı büyüyordu. Yüreğimde bir yara açmıştı, kapanmak bilmiyordu.

Bakmayın güçlü olduğuma . Gözyaşlarımın olmamasına. Yağmuru bekliyordum özgürce içimi kanayan yaraların sayısını azaltmak için yağmuru bekliyordum...

Sizler beni ağlamaz o güçlü biri diye bilirken. Her yağmurda teslim ettim gözyaşlarımı.

Gökyüzü değil

Ben ağlıyordum...

Doluca....

Bardaktan boşanırcasına... 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Adını  KoyamadıklarımızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin