KUŞ TÜYLERİ

6.2K 387 181
                                    

Arkadaşlar selaaaam!

Uzun bir bölüm oldu... Olaylar da bol! Hades ve Hestia arasında bol atışmalı  bir bölüm sizleri bekliyoor.

Umarım beğenirsiniz verdiğiniz oylar ve yazdığınız yorumlar çok değerli. Kısa sürede belli bir kitleyle yola devam etmek beni çok heycanlandırdı. Sizleri çok seviyorum ❤️.

Keyifli okumalar...

Medya: Hestia

"Öldü; ne rüzgarlar girdi içeri
Ne de bir kuş havalandı pencereden.
Öldü; kimse görmedi melekleri
Sorma nasıl habersiz gitti giden..."

Ellerimi kıvırcık saç tellerimin arasından geçirdim. Gözlerimi sıkıca yumdum ve açık pencereden içeriye sızan soğuk esintiyle saçlarımın savruluşunu ensemede hissettim. Güzel. En azından öfke ve nefret dışında şeyler de hissedebiliyordum. Parmaklarımla üzerimdeki örtüyü kavrayıp sinirli bir şekilde üzerimden kaldırdım. Kendimi yatakta toparlayarak ayaklarımı soğuk zeminle buluşturdum ve düşüncelerimi susturmak için odanın içinde hızla yürümeye başladım. Arada bir kafamı hızla sallıyor, olduğum yerde durup ayaklarımı sinirle yere vuruyordum. En sonunda pencerenin kenarında durup yaklaşık on beş dakikadır beni izleyen Hades ve Morpheus'a döndüm. Onlara nasıl bakıyordum bilmiyordum ama onları her an öldürecek gibi bakmak istediğimden emindim. Derin bir nefes alarak parmaklarımla arkamdan gelen rüzgarın saçlarımla dansına engel olup önüme düşen saçlarımı arkamda bağladım.

-Bu zavallının burada işi yok. Morpheus çık odadan!

Bir şeyler hakkında mantıklı kararlar vermek istiyorsam öncelikle sinir olduğum her şeyi ortadan kaldırmam gerekti. Her ne kadar Hades'e her şeyden daha çok sinir olsam da sorunun kaynağı oydu ve bir müddet duygularımı kontrol altında tutmam gerekecekti.

-Emin ol konunun...

-Morpheus! Onu duydun.

Morpheus araya giren Hades'e göz devirerek hızlı ve sert adımlarla odayı terk etti. Bunun üzerine ben de yavaş ama kendimden emin adımlarla Hades'in önünde doğru yürüdüm. Ondan zerre korkmuyordum. Korkmam gerekir miydi bilmiyorum ama şu anda ona karşı hissedeceğim en son duygu korkuydu.

- Hades! Bana az önce dediğin şeyi tekrarlar mısın?

Kara saçları rüzgar sayesinde bir ahenkle dalgalanırken odanın karanlığı içinde buz gibi mavilikleri belli oluyordu. Parmaklıkları andıran kıvrık kirpiklerinin altındaki mavilikler fazlasıyla derindi. Hades de kendinden emin bir şekilde ayağa kalktı ve önümde bir kolon gibi dikildi. Tamam aramızda belli bir boy farkı olabilirdi ama bu ondan korkacağım anlamına gelmiyordu.

- Akhiroe artık ölü dedim.

Bu kadar rahat davranmak zorunda değildi. Akhi her ne kadar ölü gibi durmasa da ölüydü ve birine ölüm haberi vermek korkunç bir şeydi. Haberi veren ölümün efendisi olunca işler değişiyor olmalıydı.

- Seni lanet olası adam! Onun hayatını çaldın! Daha küçücük bir bebekti! Üstelik kaderde de yazılı değildi! Yazılı mıydı?!

Hades cevap vermeden yüzüme bakıyordu. Hadi ama ölümün efendisi azıcık suratında mimik olsa ölür müsün?! Kurduğum cümlenin ironisine gülmeye mecalim dahi yoktu. Ama bu saçmalığa gülecek kadar sinirlerim bozulmuştu. Gülerek onu azarlarcasına işaret parmağımı Hades'in göğsüne bir kaç defa vurdum.

BEDA KENTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin