Ölümün kapıları doğuma açıldı...
ФФФФФФФФФФФФФФФФФФФФ
Göz kapaklarımın ağırlığını hissedebiliyordum. Gözlerimi ufak da olsa aralamak ve neler olup bittiğini anlamak istiyordum ama bedenim buna müsade etmiyordu. Kara büyü gibi bir şey tüm vücudumu bağlamıştı sanki. Derin bir nefes alarak vücudumu oturduğum koltukta dikleştirdim. Gözlerimin açılmasıyla hemen etrafı incelemeye başladım. Rahat bir tekli koltukta el ve ayak bileklerim koltuğun kollarına halatla bağlanmış bir şekilde oturuyordum. Karşımda boydan bir pencere vardı ve pencereden sadece uçsuz bucaksız bir su birikintisi gözüküyordu. Sağ tarafımda ölü hayvanlar sol tarafımda antika eşyalar yığılmış bir şekilde duruyordu ve odada ışık namına kırık pencereden süzülen güneş ışınlarından başka bir ışık yoktu. Belki güçlerimi kullanarak sol taraftaki eşyalardan birkaçını yakıp tam olarak etrafı görebilirdim. Gözlerimi kapatarak tüm gücümü topladım ve..,
- Kahretsin! Neden güçlerimi kullanamıyorum?!
Arkamdan gelen iğrenç kahkahayla gözlerimi korkuyla açtım. Hiçbir şekilde hareket edemiyor nefes dahi almaya korkuyordum. Ensemde hissettiğim soğuk ve sivri metalla nefes alışverişlerimi kontrol edemez hale gelmiştim. Sivri uçlu metalin sert bir şekilde enseme batmasıyla farkına vardım ki saçlarım toplanmıştı. Bıçak olduğunu tahmin ettiğim metal elbisenin açık bıraktığı sırtımda dolanırken titremeye başlamıştım bile.
- Tanrıçam tanrıçam tanrıçam affedin. Kendimi size tanıtma şerefinde bulunmadım. Bendeniz Varkaris! Sizin şoförünüz...
Tanımadığım değişik tipteki bu adam arkamdan çıkıp değişik bir yürüyüşle büyük pencerenin karşısında durdu ve bana gülerek bakmaya başladı. Uzun sakalları ve karmaşık saçları vardı. Üzerinde yıllardır yıkanmamış gibi duran yırtık kırmızı bir üst ve kahverengi tozlu pantolon ona fazlasıyla büyük geliyordu. Gözlerinde siyah sürme vardı. Ayrıca nehirin kenarında fazlasıyla yakından gördüğüm gözlerindeki kırmızılık hala yerli yerindeydi. Ona onu anlamadığımı belli eden bir yüz ifadesiyle karşılık verince gözlerini devirerek yanıma süzüle süzüle yürümeye başladı.
- Kaptanınız namı diğer kayıkçınız. Hades'e gitmek istememiş miydiniz?
Kayıkçı! O bu muydu?!
- Pekala kayıkçı beni neden bağladığını sorabilir miyim?
- Kişisel algılamayın tanrıçam bu koltuğa daha kimler kimler bağlandı bir bilseniz... Neyse beni ikna etmenizin vakti geldi! Hadi ikna edin beni!
Her şey neden bu kadar saçma olmak zorundaydı?! Yanlış bir şeyler vardı!
- Neden güçlerimi kullanamıyorum?
- Hadi amaaa bunu beni ikna ettikten sonra da konuşabiliriz.
- Ya seni ikna edemezsem?!
- Cidden mi? Oysa sizinle daha eğlenceli şeyler konuşabilirdik!
- Sorularımın cevabını ver kayıkçı.
- Bir şey değişmez yine Hades'in ülkesine gidersiniz fakat bu sefer ölü bir şekilde. Ve tanrıça olmanız bir şeyi değiştirmez! Nasıl şuan güçlerinizi kullanamıyorsunuz?! Onun gibi düşünün. Ölüm herkesi eşit kılar Sayın Hestia. Tanrı ve tanrıçalar az bilinen yöntemlerle de öldürülebilirler.
Ölebildiğimizi biliyordum elbette. Bu benim için bir sürpriz olmamıştı ama Hades'in ülkesine ölü olarak gitmek demek yüzde bir olan geri dönme şansımı yok etmek demekti. Kayıkçıya boş gözlerle baktım. O da bende bir şeyler arar gibi gözlerini hızla üzerimde gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDA KENTİ
FantasiBildiğiniz mitolojiyi unutun! Ölüm tanrısı Hades olur da yanlış tanrıçaya tutulursa... Mitoloji fazlasıyla karışacak! #1 mitoloji - 11/04/2023 (çok duygusalım çok teşekkürler)