Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Jin'in odasına vardığımda kapıyı tıklamadan içeri girip, Jin'e sarılmıştım. Sadece ağlıyordum. Konuşmuyordum, halbuki buraya dertleşmeye gelmiştim.
Jin'de halimden anlamış olacak ki o da susuyordu. Sadece sarılmama izin verip, bana sarılıyordu. Ne güzel dost olmuştuk Jin'le biz şuan farkediyordum bunu.
.......
Hala sarılı bir şekilde "sakinleştin mi" diye sormuştu Jin
kafamı sallamakla yetinmiştim
Jin: pekala o zaman anlat şimdi bana
"zaten biliyorsun"
Jin: evet ama olsun, anlattıkça rahatlayacağına eminim
"ben.. ben çok üzgünüm Jin.."
"kalbim çok acıyor anlıyor musun?" gözümden yaşlar akmaya deva mediyordu..
Jin: Anlıyorum Margeret, ama bunun böyle olacağını tahmin etmemiz gerekirdi
"ona git benim için bir çocuk öldür demedim Jin"
"bana böyle davranda demiyorum"
Jin: haklısın
"evet haklıyım Jin ama gerçekten çok acıtıyor bu canımı"
"haklı olmak istemiyorum" kafamı tekrar omzuna gömmüştüm.
Ellerini saçlarımda gezinirken de şarkı mırıldanmaya başlamıştı..
Sesi gerçekten çok rahatlatıcıydı..
"sesin güzelmiş"
Jin: öyle mi"diye tebessüm etmişti.
"öyle" göz yaşlarımı siliyordum ama resmen kazağım su olmuştu.
Jin: artık ağlama tamam mı? bizler yanındayız
"teşekkür ederim" sarılmıştım.
"gerçekten çok teşekkür ederim Jin" o sırada kapının oradan bir ses geldiğini duydum.
Tae: Jin, kook seni bekliyor.
Bizi bu halde gördüğü için mi sesi o kadar tok çıkmıştı bilemiyorum. Kıskanmış olacağını sanmam, hem neden Jin'den kıskansın ki.. Saçma..