Bölüm 5: Prosedür

1.7K 197 16
                                    

Hepsi bir köşeye sinmiş korkulu gözlerle bacaklarını karınlarına çekmiş bana bakıyorlardı. Arka tarafta kanları üzerine kurumuş bir sedye vardı. Çocukların hepsi sırtını ona dönmüş ve birbirlerine yakın oturuyorlardı. Hepsi hırpalanmıştı, yüzlerinde gözyaşı izleri ve kollarına bazı morluklar vardı. Baştan aşağı titriyordum. Adam yanıma gelip elini omzuma attığında midem ağzıma gelmişti.

-Senin alacakların şu köşede oturanlar. Baktık, kanlar da doku da müşterilerine uyuyor. İstersen sen de kontrol edebilirsin.

Bir an nefesimin kesildiğini hissetmiştim. Bahsettiği şey çok normalmiş karşısındakiler insan değilmiş gibi, kendi çocuğu yokmuş gibi soğukkanlılıkla söylediği şey kanımı dondurmuştu. Öfke tüm benliğimi ele geçirmek üzereyken Jung Kook yanıma gelip kolumu tutmuştu.

-Şimdi olmaz. Biraz sabret. Unutma bu adamların polis teşkilatında muhbirleri var. Bu çocukları kurtarmak istiyorsan sakin kalmak zorundasın.

Derin bir nefes alıp adamın elini ittirdim. Arkamı dönüp yürürken kısa cümlelerle

-Daha sonra tek geleceğim.

 dedim.

Adam arkamdan yine mırıldanarak kapıları kilitlemişti. Sıktığım yumruklarımda tırnaklarım avucumun içini kanatmıştı.

-Daisy yapamayacaksan…

-Kes sesini!

-İyi değilsin.

-Bu yüzden kes sesini!

-Bir şey mi dedin?

-Odam nerede?

-Pislik herif. Japonya’dan geldi diye kendini bir halt sanıyor. Şuna bak bunu gören oradan geldiğine nasıl inansın kız gibi.

Korece söylemişti bunları. Arkamdan hakkımda atıp tutuyor ama benle konuştuklarında yalakalığın dibine vuruyorlardı. Merkezleri Japonya’da olmalıydı. Bu yüzden oradan gelen benim gibi biri bile olsa saygı duyuyorlardı. Evde dolaşırken nerede ne olduğunu iyice ezberlemeye çalışıyordum. Beni gören herkes ayağa kalkıp selam veriyordu. Olabildiğince az konuşmaya ve göz teması kurmamaya çalışıyordum. Odaya girdiğimde kapıyı arkamdan kilitleyip duvara yumruk geçirmiştim.

-Biraz sakin ol.

-Oradaki çocukların en büyüğü…

-10 yaşında. Sana bunu söylemiştim. Kendini buna hazırlamanı söylemiştim.

-Bu konuşmakla aynı şey değil! Oradaki çocukların gözlerindeki korku anlatarak alıştırabileceğin bir şey değil!

-Daisy bırak gidelim! Bunu polise bırakalım.

-Buradakileri kurtaracağız ama tepedekileri gidip başka çocuklar mı bulacaklar yani!

-Bağırma lütfen. Biri seni duyarsa… ah

-Jung Kook! Jung Kook iyi misin?!

Bir anda karnını tutup yığılmış yerde yuvarlanıyordu. Acı çekiyor gibi görünüyordu! Hayaletler acı çeker miydi? Az önceki öfke şimdi de korkuyla birleşmişti. Yerde bacaklarını kendine çekmiş acı çeken Jung Kook’un yanına koştuğumda vücudumda titremeyen yer yoktu. Ne yapmam gerekiyordu ki? Yanına oturup sakinleştirmeye çalıştım ama çığlıkları kulağımda yankılanırken ne yapmam gerektiğine bir türlü odaklanamıyordum. Bir anda gördüğüm karşısında kalbimin durduğunu hissetmiştim. Onu her zaman net bir şekilde görürdüm. Ne olursa olsun gerçek bir bedeni varmış gibi net bir şekilde onu görürdüm ama şimdi önümde acı çekerken bacakları şeffaflaşıyordu. Daha sonra bedenin diğer parçaları… Kalbim sıkışmış, nefesim kesilmişti. Birlikte geçirdiğimiz her gün onun yok olmasını dilediğim zamanlar gözümün önüne geliyordu. Ama şimdi… Jung Kook bir eliyle karnını tutarken diğer eliyle elimi tutuyordu.

Gerçek mi Hayal mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin