Jung Kook eliyle ağzımı kapatıp tek parmağını dudaklarına götürerek sus işareti yaptı.
-Sessizce otur mümkünse nefes bile alma!
Yavaşça yataktan kalkıp kapıdan geçti. Dediğini yapmış nefes bile almamıştım. Aşağıda bir sürü çocuk onları kurtarmamı bekliyorlardı ve ben burada kapana kısılmıştım. Adam hala kapıyı dövüyordu. Biraz daha çıkmazsam zaten kırıp içeri gireceklerdi. Jung Kook içeri geldiğinde hala nefes almıyordum.
-Yeni uyanmış gibi git ve kapıyı aç. Ama her an tetikte ol tamam mı? Bekle biraz.
Boynundan bir kolye çıkardı. Uzun sivri bir kılıç şeklindeydi. Boynundan çıkarıp benim boynuma taktı ve gözden kaybolması için t-shirümün içine attı. Sonra bana döndü.
-Bir şey olmayacak bana güven tamam mı? Şimdi ilk iş adamları ikna etmemiz gerek. Başarabilirsin.
-Emin misin?
-Hadi aç şu kapıyı. Uykudan yeni uyandın unutma!
Arkama geçmiş omuzlarımı sıkıyordu. Ne kadar hoş. Daha önce onu hiç bu kadar gergin görmemiştim. Yavaşça kapıyı açtım. Bir yandan da yüzüme uykulu bir ifade yerleştirmeye çabalıyordum.
-Neler oluyor burada! Kapımı mı kıracaksınız!
-Bizim burada çektiğimize bak herifi güzellik uykusundan uyandıramıyoruz.
Korece söylenmişti. Yüzüme anlamaz bir ifade yerleştirip boynumu eğmiştim. Karşımdaki adam bir elinde telefon, belinde silah bana korkutucu gözlerle bakıyordu. Silahı net bir şekilde görebileceğim bir yerde tutuyordu.
-Sakin ol! Senden şüpheleniyorlar ama sadece şüphe. Riske atmayacaklardır.
-Senin bize söylemek istediğin bir şey var mı?
-Sana mı? Sen o kadar değerli misin ki sana kelimelerimi harcayayım!
Adam dişlerini gıcırdatıyordu. Telefonu gözümün içine sokacak gibi gösterdi. Merkezi ara diye tısladı.
-Sen bana emir veremezdin pislik torbası. Orası öyle senin canın istediğinde arayabileceğin bir masal hattı değil.
-Bu acil bir durum! Sen de buralarda bir eksiklik görmüyor musun?
-Burada birçok eksik var. Mesela biri de senin beynin. Bu saatte beni uykumdan uyandırmaya cesaret edebilecek kadar beyinsiz olduğunu fark ettim evet!
Adam bu sefer yumruklarını sıkmıştı. Jung Kook omzumu sertçe sıkıp daha fazla ileri gitme demişti. Adam derin bir nefes aldıktan sonra
-Özür dilerim efendim ama beklediğimiz misafir henüz gelmedi. Merkezin bunu bilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Jung Kook "Manchu gelmedi mi?" de diye tısladı.
-Manchu hala gelmedi mi?
(JK) -İki saat önce burada olmalıydı.
(D) -İki saat önce burada olmalıydı.
-Evet, ama ulaşamıyoruz. Hiç kimse ondan haber alamamış.
-Bunu merkeze bildiremeyeceğini söyle. Biraz sinir katsan süper olur.
-Gerizekalı! Sen de bunu merkeze bildirmemi mi söylüyorsun! Anında hepimizi öldürmeleri için mi? Beni daha önce haberdar etmeliydiniz!
-Çok güzel! Telefonu elinden çek al ve bataryayı çıkar.
Bana dediklerinin aynısını yaptım daha sonra telefon makinesini duvara fırlattım. Tam bu sırada Jung Kook arkamda sessizce küfretmişti. Benim yanımda daha önce hiç küfrettiği olmamıştı. Başımı ona döndüm ama adamlar gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Jung Kook elini göğsüne tutmuş yine acı çekerken şimdi olmaz diye tıslıyordu. Nefes nefese benimle konuşmaya devam etti.
![](https://img.wattpad.com/cover/17545335-288-k155639.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek mi Hayal mi?
Fantasy24 yaşında hayatı mükemmelliklerle dolu bir genç kız... Sevdiği bir işi ve bir sürü arkadaşı ile mutlu bir hayatı varken bir anda dünyası değişiyor. Kendini hiç tanımadığı bir yerde hiç tanımadığı biriyle bulaşmak istemediği türlü belaların içinde b...