Yanımda ellerini arkasına koymuş, ayaklarını uzatarak oturuyordu. Kafasını geriye atıp gökyüzünden artık izleri yavaş yavaş çekilen ışıkların kaybolduğu gökyüzünü izliyordu. Her günümüz kavgayla geçse de arada böyle sessizce oturmak iyi geliyordu. Yanımdakiler onu görebilseler muhtemelen nefesleri kesilirdi. O kadar yakışıklı görünüyordu ki bazen gerçekten bir çizimi mi kafamda canlandırdım diye düşünmekten kendimi alamıyordum. İnsanlar yavaş yavaş çekilmeye başlamıştı. Elimde muzlu sütümle ben de nehri izliyordum.
-İnsan bir pasta yapardı bari.
-Unuttun galiba ben hayaletim. Senin için süt aldım işte.
-Parasını ben verdim.
-Kendi seçimin.
Omzunu silkmişti. Kelime seçimi yanlıştı. Aldım değil çaldım demek istemişti. O hınzır bir şekilde gülerken ben de gözlerimi devirmiştim.
-Eee ne isteyeceksin?
-Anlamadım.
-Bal gibi anladın. Sen öyle kolay kolay bana iyilik yapmazsın. Bir şey isteyeceksin değil mi bu sefer ki ne?
-Bu sefer bir şey istemeyeceğm.
-Gözlerimi yaşartıyorsun beni korumaya mı başladın?
-Hayır, sana dışarıda ihtiyacım var.
-Bu daha korkutucu olmaya başladı ama. Bu sefer kimlere bulaşıyoruz?
-Biraz fazla gelebilir sana, söylemesem daha iyi.
-Uyuşturucu tacirlerinden daha mı kötü?
-Hadi eve gidelim uyu da yarın anlatırım.
-Cidden ama nasıl uyuyayım. Bari neye bulaştığımı söyle.
-Herkes sana bakıyor.
-Alıştım artık. Söyle diyorum sana.
-Bak bak şuradaki teyze yazık çok da genç diyor.
-Nereye bulaştık diyorum sana!
Saçlarımı karıştırınca elini ittirmiştim. Tamam, kendi kendime konuşmayı bir şekilde açıklıyordum ama böyle onun hareketlerine karşılık verince gerçekten delirmiş gibi görünüyordum. Saçlarımı düzeltiyor gibi yapıp hızlı adımlarla benimle eğlenen adamın peşinden yürümeye başladım. Bir yandan dişlerimin arasından yavaş olmasını söylerken bir yandan da normal davranmaya çalışmak çok da kolay değildi. Sonunda eve vardığımızda kendini her zaman uzandığı koltuğun üstüne atmıştı. Aslında evin en büyük odası onundu ama doğru düzgün orada yatmamıştı bile. Oysa eve ilk taşındığımızda o odayı almak için benimle tam bir gün tartışmıştı. Sehpanın üzerindeki suyu başından aşağı boşalttığımda sıçrayarak kalkmıştı.
-Delirdin mi sen uyuyan insan böyle uyandırılır mı?
-Bir eve yeni geldik uyuman mümkün değil. İki hadi çok yoruldun ya da uyku hastalığı olan birisin desem sen uyumuyorsun bile. İşine geldiğinde insan işine geldiğinde hayalet mi oluyorsun?
-Senin dilin çok uzadı ufaklık.
-Anlat bakalım şu işi.
-Dedim ya sen yoksun bu sefer.
-Ciddi değildin o zaman.
-Her zaman dırdır edip duruyorsun beni pis işlerine alet etme diye iyi işte.
-İyi de ben olmadan nasıl çözeceksin ki?
-Bulacağım bir yolunu.
-Cidden beni oyun dışı mı bırakıyorsun şimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek mi Hayal mi?
Fantasía24 yaşında hayatı mükemmelliklerle dolu bir genç kız... Sevdiği bir işi ve bir sürü arkadaşı ile mutlu bir hayatı varken bir anda dünyası değişiyor. Kendini hiç tanımadığı bir yerde hiç tanımadığı biriyle bulaşmak istemediği türlü belaların içinde b...