Tüm bunlar yaşandığında yapmak istediğim şey Hakan’ın yüzüne sert bir tokat indirmekti ama Samet alay eder bir tavırla Hakan’a dönüp;
‘Elleri titriyor değil mi? Ben öptüğümde de aynı şey oluyordu’ dediğinde havaya kalkan elim Samet’in yüzünde patlamıştı. O anda ona bir çok şey söyleyebilirdim. Ama eğer konuşsaydım ağlayacaktım. Gözlerimi gözlerine diktim ve elimle arabasını göstererek
‘Git’ diyebildim sadece.
Hala karşımda dikilmeye devam ettiğinde ‘Git dedim’diye bağırdım. Bu sefer sesim gerçekten çok yüksek çıkmıştı. Birkaç saniye gözlerimin içine baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden gitti.
Biraz arkasından baktıktan sonra Hakan’ı yok sayarak apartman kapısına yöneldim aslında beklediğim şey peşimden gelmesi yada ne biliyim beni durdurması falandı. Kısa sürede bu tavırlarına alışmış olacağım ki hiçbir şey yapmamasına bozulmuştum. Hakan’a ve yaptıklarına anlam veremiyordum. Ben sadece korkuyordum. Nasıl bir şeyin içinde olduğumu bilmiyordum ve Hakan’dan da bu hastalıklı oyunlarından da bıkmıştım.
Ona hesap sormam gerekiyordu. Neyin peşinde olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Daha da önemlisi bu oynadığı saçma sapan oyunlarda benim yerim neydi. Benden ne istiyordu. Ben kime ne yapmıştım da şimdi sanki yaptıklarımın cezasını çekiyordum.
Kahretsin ki bu hayatta ne bir ailem vardı nede başımı alıp gidebileceğim bir yakınım. Şimdi ne çok isterdim bambaşka bir yerde bambaşka bir hayata başlamak. Her gün bir başka çıkmaza giriyordum. Hiç yıpranmadığım kadar yıpranmış, hiç kırılmadığım kadar kırılmıştım.
Eve çıktığımda önce hazırladığım kahvaltı masasını devirdim. Şu son zamanlarda evde kırılmadık hiçbir şey kalmamıştı, eğer kalan birkaç parça eşya vardıysa da işte artık onlarda yoktu. En son aynada kendimle göz göze geldiğimde hıçkırarak ağlamaya başladım. İnsan kendiyle göz göze geldiği an yaşadıklarından kaçamıyor. Herkese yalan söylüyor da insan bir tek kendine söyleyemiyor.
İşte o an yaşadığım her şeyi sanki tekrar yaşadım. Ne kadar çaresiz olduğumu defalarca gördüm. Kendimi değersiz hissettim. Sanki herkesin hayatında fazlalıkmışım gibi. Yokluğum çok sayıda insanı mutlu edecekmiş gibi hissettim. Aslında birilerinden sevgi beklemem çok yersizdi. Ben anne babası tarafından bile sevilmeyip yetimhaneye bırakılmış bir çocuktum. Ben sevgisizliği belki de bu sıçtığımın dünyasına göz açtığım ilk anda öğrenmiştim. Şimdi neden bu kadar ağır geliyordu ki
Aynaya biraz daha baktığımda gözbebeklerimin içinde ki hırsıda gördüm. Belki de beni mutsuz eden insanlara karşı duyduğum bir kindi bu belki de kırılganlığımın yansımasıydı bilmiyorum ama sonrasında sanki değişen bir şeyler oldu. Mesela ağlamayı kestim. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve bir daha asla Samet için ağlamayacağıma dair kendime söz verdim.
Hayatımda ilk defa yeni bir başlangıç yapmak için bu kadar hevesli gördüm kendimi. Hayatımı tamamen değiştirmek istedim. Yaşadığım şehri, tanıdığım insanları hatta sevdiğim yemekleri bile. Odama gidip giyinmekten zevk aldığım giysilerimi giyindim ve uzun süredir ihmal ettiğim saçlarımı düzleştirip tepeden at kuyruğu yaptım. Nereye koyduğumu bile hatırlamadığım makyaj malzemelerini bulup kullandıktan sonra evden çıkmaya hazır hissettim kendimi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyam
Teen FictionSevmek konusunda tecrübe sahibi fakat sevilmek konusunda başarısız kalmış iki insanın hastalıklı aşk hikayesi