Ruh Hastası

139 8 6
                                    

   Harika bir parfüm kokusuyla gözlerimi aralarken tamamen bomboştum. Ne yaptığımı, ne yapacağımı ve hatta nerde olduğumu bilmiyordum. Tüm bunların haricinde asla düşünemiyordum. Bir trafik kazasında anlık bir hafıza kaybı geçirmişim gibi sadece etrafıma bakındım. Benden başka kimse yoktu.

    Yattığım yerden yarı bele kadar kalkıp yatağın içinde oturdum. Yatak tam olarak odanın kapısına bakıyordu kapı sürgü kapıydı ve tamamen sürülü olduğu için diğer odalara dair bir fikrim yoktu. Ama şuan içinde bulunduğum oda bile bizim evden büyüktü.

     Kafamı sağa çevirdiğimde dev gibi bir gardıropla karşılaştım 4 geniş kapıdan oluşuyordu ve orta iki bölüm baştan aşağıya camla kaplıydı orda kendimi görünce yüzümü ekşitip hemen bakışlarımı oradan çevirdim. Sol tarafta yere kadar uzanan camlar vardı algıladığım kadarıyla saat sabahın 8’i yada 9’u olmalıydı. Tabiî ki ben uyduruyor da olabilirim çünkü hiçbir zaman dışarıdaki havaya bakıp saati tahmin  edemiyorum.

 İki cam arasına gayet rahat görünen pofuduk bir tekli koltuk yerleştirilmişti. Yatağın ne kadar rahat olduğundan bahsetmiyorum bile.

   Yorganı üzerimden hafifçe kaldırdım ve ayaklarımı yataktan sarkıtmaya başladım. Sanki her gün bilmediğim bir yerde uyanırmış gibi rahat bir şekilde esneyip gerildim ve yataktan aşağı indim.

   Ayağım yerdeki yumuşak halıya değdiğinde bu baya hoşuma gitti. Sonra ayaklarıma baktım, ayağımda çorap yoktu. Yavaşça burnuma gelen güzel kokuyu takip ettim ve üzerimdeki erkek tişörtüne gözüm kaydı ağzımı yarım metre açıp gözlerim iri iri yavaştan işin ciddiyetine varmaya başlamıştım ki gözüm beyaz şifonyerin üzerindeki gelinliğe denk geldi.

    Onu gördükten sonra yaşadıklarım bir filmin  fragmanını izlermişim gibi gözümün önünden geçmeye başladı. Ve en son birinin beni yakaladığı sahnede ‘stop’ tuşuna bastım.

Kimin evindeyim ben?

  Dört bir yanımı korku sarmaya başladı. Kalbimin atışları beynimin içindeki duvarlarda yankılanıyordu. Korku tüm bedenimi sardı ve elim ayağım birbirine dolandı. Sağa baktım sola baktım bir ipucu aradım ama yok. Odadan çıkmaya hiç ama hiç cesaretim yoktu. 

  Kendimi odanın içinde ki  banyoya attım ve sakince düşünmeye çalıştım. Ama ben sakin olmaya çalıştıkça bedenim benden bağımsız telaşlı hareketlerde bulunuyordu.Mermer  duvar boyunca L şeklinde çevrilmişti ve aynı şekilde mermeri takip eden L bir ayna vardı. Tabi doğal olarak geniş bir lavabo aynı zamanda mermerin üstünde aynanın da sağ ve sol yanına monte edilmiş raflar, aynadan yansımasını gördüğüm ve bulunduğum noktanın tam arkasında geniş bir duşa kabin vardı. Çaprazında da bir banyo dolabı.

    Dolabın içinde havlular, sabun, yedek şampuanlar ne biliyim işte birkaç paket diş macunu ve diş fırçası hatta günlük ve normal olmak üzere ped bile var. Buda evde kadın olduğunu düşünmeme sebep oldu ve birazda olsa içim rahatladı.

      Aynada kendimle göz göze geldim ve ne kadar telaşlı olduğumu bir kere daha anladım. Birilerine telefon edeyim dedim ama telefonu da yanıma almamıştım ki Özlem ablada bırakmıştım. Off Sevtap kim bilir beni nerelerde arıyor. Eminim deliye dönmüştür.  Derin bir nefes aldım ve elimi yüzümü yıkadım.

      Tüm makyajım akmış sanki dün pavyondan gelmişimde makyajımı temizliycek vaktim olmamış yatıp zıbarmışım gibi bir tipim var. Rafları karıştırdım, banyo dolabının içine baktım en son lavabonun altındaki dolabı açtım ve bingo, makyaj temizleyicisi. Yüzümdeki makyajı güzelce sildim. Saçımı tepeden topuz yaptım ve aldığım nefesi yanaklarım şişecek kadar tuttuktan sonra geri bıraktım.

RüyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin