B13 -White Rose in Dream-

135 6 4
                                    

Eveet! Birazcık geç gelmiş ama uzun bir bölüm oldu ve bunu telafi eder diye düşünüyorum.Umarım beğenirsiniiiiz ^_^

Vote ve yorumları unutmayıın.Bölümün uzunluğu buna bağlı.

Boğazımda koca bir yumru oluşmuş gibi hissediyordum.Ağır geliyordu,çığlığı bastım.Gitmesi için.Gözlerimi araladığımda oda karanlıktı.Kimse yoktu.Yalnızdım.

‘’Baba..’’ diye mırıldandım onu arayarak.Gözümden yaşlar peş peşe akıyordu.Babam neredeydi.Oda neden karanlıktı! Tanrım..

O rüyayı görmek zorunda mıydım? Neden işe yara şeyler olmuyordu? Neden?!

Ölmüştüm.Ama ölmekle de kalmamıştım arkamda kalanları da görmüştüm.Bunu hep merak ediyordum ama hayır.Kolay değil,insan bir kez daha ölüyor.Bunu istemiyorum,bir daha öldüğümde insanların nasıl hissedeceğini merak etmeyeceğim.ASLA.

Herkes siyahlara bürünmüş bir şekilde gelmişti.Yağan yağmura saçma bir şekilde eşlik eden güneş gözlükleri vardı.Aslında bu bir saklanma eylemiydi.Duygularını belli etmemek için bunu yapıyorlardı.Babamın yanında David Amcam ve Roselie vardı.Babam ayakta zor durur bir haldeydi.Adımı sayıklayıp duruyordu.Bedenim içinde olduğum tabuta sığmıyor gibiydi.Rüya da tüm bunları hissetmek zorunda mıyız?

Roselie ağlayamaz bir durumdaydı ve erkek kardeşi Jonie onun omzunu tutarak destek olmaya çalışıyordu.Dustin kalabalığın arkasından olanları izliyordu.Her zaman özenle çıktığı zaman kestiği sakalları alışılmışın dışı bir görüntü sergiliyordu.

Herkesin yakasında fotoğrafım asılıydı.Babam yakasında ki fotoğrafımı aldı ve öptü.Güçlü görünmeye çabalayamıyordu bile.Ağlıyordu..Şu koca adam ağlıyordu.Ah!

Daha sonra ise.İşte en kötüsüydü.Zayn gelmişti.Zayn benim cenazeme gelmişti.Babamın yanına gelip ona teselli verdi.Sonra ise yüzünü tepemde gördüm.Tam tepemde.

Üzerime toprak atılırken onun o suratını son kez gördüm.Onu ve toprağımın arasına attığı beyaz gülü.

 Rüyalarımı gördükten sonra pek hatırlayamazdım ama bu..Kolay kolay unutamayacağım cinsten bir rüyaydı.Ağlamamı durdurmaya çalışarak yattığım yerde doğruldum.Biraz oturup ayılmayı bekledim ve kalkıp serum şişemi asılı olduğu demir tutacaktan aldım.

Uzun süredir yatmaktan uyuşan bacaklarımla sendeleyerek ışığın olduğu duvarı taradım.Işığı bulduğumda yaktım ve gözlerimin karanlıktan sonra aydınlığa kavuşmasının verdiği tepkiyle görlerimi kırpıştırdım ve boştaki eliyle göz yaşlarımı sildim.

Odamda ki hasta lavabosuna yöneldim ve içeriye girdim.Otomatik olan lambası içeriye  girmemle yandı.Serum şişesini musluğun kenarına bıraktım ve aynada kendime baktım.Saçlarım birbirine karışmış ve terlemekten yüzüme yapışmıştı.Ellerimle yüzümden saçları çektim ve parmaklarımı saçlarımın arasından geçirerek taradım.

Elimi musluğa uzatınca sensörlü oluşundan dolayı su akmaya başladı,bileklerime kadar yıkadım ve kafamı aşağıya eğdim.Avucumu suyla doldurup yüzümü yıkadım.Elimi geri çekince serum şişesi yere düştü ve içerisinde ki sıvı camlarla beraber ayaklarıma akın etti.Ayağımı çizen cam parçasının açtığı yaraya gelen serum ilacı canımın acımasına neden oldu.Kolumdaki serum iğnesini çıkartıp attım ve acıyla inledim.

Göz yaşlarım acizliğim karşısında daha bir çok akıyordu. ‘’Yeter!’’ diye bağırdım.Sanki birisi duyabilecekmiş gibi.Ayağıma baktığımda biraz kanadığını fark ettim.Tuvaletin yanında ki peçeteden koparttım ve bacağımı klozete kaldırıp kanı sildim.Yanıyordu işte!

DEATH OF BOND (Ölüm Bağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin