-YİĞİT-
Tam kapıda bana bakıyordu. Gözünü kaçırıp yoluna devam etti. Bugün olanlarda kendini çok iyi savundu ama bu Selen'in yanına kalmayacak.
-CEREN-
Sahile giderken soğuktan dolayı vazgeçip eve geri döndüm. Nehir'i evime davet ettim. Yarın annem ile babam geri dönecekti. Son rahatlığımı yaşamak istiyordum. Mesaj atalı daha bir dakika bile olmamışken kapı zili çaldı. Nehir gelmişti.
"Hoşgeldin"dedim.
"Hoşbulduk" diyerek hemen içeriye girip "Çişim var lavabo nerede"sorduğunda sol tarafı gösterim ve hızlıca gitti. Bende arkasından bakakaldım. Çok rahattı. Rahat olması beni de rahatlatmıştı. Çıktıktan sonra bana cılızı kantinde döverken ki halimi izletmişti. Ne ara çekmişti? Ama umrumda değil sadece yarın okulu o gözlerle nasıl geçireceğimi düşünüyordum. Nehir gittiğinde saat on ikiye geliyordu. Hemen yatağıma kurulup uyudum.
- — -
Kahretsin saat on. Aceleyle giyinip yemek yemeden kapıya yöneldim. Arkamdan tanıdık bir ses geldi.
"Fazla erken değil mi"diyen sesin sahibi annemdi. Koşarak sarıldım. Gerçekten özlemiştim. Fakat babamı hayır. Nedense bana hep soğuk geliyordu. Saatime baktığımda saatimin daha yediydi. Ufff yanlış gördüm.
Annem,"Geç bakalım kahvaltı hazır" dediğimde yumurta kokusu aldım. Lanet olsun bu çok güzeldi. Mutfağa koşup hemen yemeye başladım. Enfesti. Ama benimkiler kadar değil. Hayır kesinlikle kendim yaptığım için demiyorum. Annem masaya oturduğunda yumurtayı bitirdiğimi farkettim. Boş gözlerle anneme bakarken gülmeye başladım. O da bana katıldı. Saat 8'e gelince hoşçakal diyerek çıktım. Okula geldiğimde derin bir nefes alarak içeri girdim. Lanet olsun bütün gözler bendeydi. Hızlıca sınıfa girerek Nehir'in yanına oturdum. Cılız gelmemişti. İçeri girdiğimden beri tuttuğum nefesi bırakıp rahatladım.
Nehir, "Gonoydon Ceren"
Gonoydon ne yaa.
"Sanada gonoydon"
"Sono ozlodom Ceren"
"Oğlamayı bırakırsan ben de seni Nehir"dediğim anda hoca içeri girdi. Direk derse başladı. Bundan sonra ki bütün dersler yine aynı üzerimde ki gözler ile devam etti. Eve doğru yürümeye başladım. Ah kahretsin üç tane köpek vardı. Yolumu uzatıp eve arka bahçeden girdim. Evde kimse yokken mutfakta babamın sesini duydum. Telefonla konuşuyordu. Tam yanına gidecekken "Aşkım" dediğini duydum. Hayır babam asla anneme aşkım demezdi. Gizlice dinlemeye başladım.
"Kızma ama aşkım. Şu karıdan zaman bulamıyorum sana. Bak az daha sabret. Parayı aldıktan sonra artık kimse bizi ayıramaz." Duraksadı. "Tamam bebeğim akşam 8:30'da köprünün yanında ki balo salonunda olucağım. Seni alırım." Dedikten sonra kapattı. Köprünün yanındaki balo salonu. Oraya gidip o kadını görmeliydim ama tek olursam dikkat çekerdim ve o an aklıma bir isim geldi. Hemen girdiğim yerden çıkarak site görevlisine Yiğit Arslan'ın evini sordum. Tarifi aldıktan sonra evinin yolunu tuttum. Kapıya geldiğimde duraksadım. Ne diyecektim? Yiğit benimle baloya gelir misin mi? Ah Ceren salaklaşma çıkma mı teklif ediyorsun. Ahh ne olucaksa olsun dedikten sonra kapıyı çalmaya uzandım. Fakat kapı açılmıştı. Ve direk Yiğit'in ayaklarına düştüm. "Yerde ne işin var Çilli"dedi. Yere meraklı değildim. Hemen ayaklanıp derin nefes aldım.
"Eee şey Yiğit. Senden bir iyilik isteyebilir miyim?"dedim.
"İçeri gel konuşalım"dedi. İçeri girip koltuğu gösterdi. Oturdum.
"Buyur Çilli"dedi. Evet yine Çilli demekten vazgeçmemişti.
"Ailemden bahsetmek istemiyorum ama babam bu akşam birinle baloda buluşacak tek tanıdığım erkek sensin bu yüzden sana sordum. Benimle baloya gelir misin?"
-YİĞİT-
Ne yani bana çıkma teklifi mi ediyor? Hayır babası için çağırıyordu.
"O-olur"dedim.
"Peki saol. Saat 8:30'da köprünün yanındaki balo salonunda ol"diyerek birşey demeden çıktı. Heveslenme Yiğit, sadece babası için çağırdı. Saat daha 5:56, baloya çok var. Yanık kokusu! Lanet olsun krep yandı. Mutfağa gittiğimde kreplerim simsiyahtı. Bütün gün buna uğraştım. Ve bütün günüm boşa geçti. Annem işte olmasaydı beni azarladığını duyardım. Malzemeleri hazırlayıp 7'ye kadar buna uğraştım. Her yer yumurta ve un olmuştu. Elimden geldiğince temizleyip krepciklerimi masaya koydum. Tan ağzıma atacakken sıçtığımın kapısı çaldı. Gelen postacıydı ve gelen posta banaydı. Kağıdı imzalayıp postayı daha sonra bakmak için odama koydum. Ve mutfağa kreplerimi yemeye gittim. Krepi tekrar ağzıma atacakken telefonum çaldı. Arayan Ömer'di. Daha sonra ararım düşüncesiyle telefonumu bıraktım. Artık krepi yememi hiç kimse durduramaz derken balo için kurduğum alarm çaldı. Evet saat 8'di. Anladım ben bu krepi yiyemeyeceğim. Hemen odama çıkıp hazırlandım ve taksi çağırıp balo salonuna gittim. Taksiden inip kıyafetimi düzelttim. Salonun yanında çilli bana el sallıyordu. Yanına gittim.
"Gel benimle" diyerek arka tarafa doğru onu takip ettim.
"Davetiye listesinde adımız yok personel kapısından gireceğiz,"
"Tamam" diyerek gösterdiği kapıya doğru sessizce yürüdük. İçeriye girdiğimizde aşçı hariç bütün herkes sanırım salondaydı. Sessizce salona doğru yürürken arkadan bir ses geldi.
"Kim var orada?"
Çilli kolumdan çekip masanın altına çekti. Birbirimize çok yakındık. Hatta fazla fazla yakındık. Elinle sessiz olmamı işaret etti. Adım sesleri kesildiğinde hemen masanın altından çıkıp salona doğru ilerledi ben de onu takip ettim. Salona girdiğimizde en köşeye oturarak etrafa bakındı. Ve bir anda gözleri öfkeyle kapıya döndü. İçeri girdiklerinde gizlice bir kaç fotoğrafını çekti ve gözlerini onlardan ayırmadı. Bir süre sonra herkes ayaklanıp dans etmeye başlayınca gözleriyle dans edenleri işaret etti. Kısaca dans etmeyi teklif ediyordu. Babasını görebilecek bir yerde dans etmeye başladık. Bir süre sonra babasının teker teker herkesle konuştuğu farkettiğimizde artık çok geçti. Bize doğru geliyordu. Ve çillinin ağzından şu kelimeler döküldü,"Yiğit babam buraya geliyor, ö-öp beni"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilli
Teen FictionCeren Aksoy, ailesinin işi yüzünden taşındı.Bu durumda okul değiştirmesi gerekti. Taşındıktan sonra hayatını kurtardığı Yiğit Arslan ile tanıştıktan sonra neler olacak? Bir aşk hikayesi işe karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. 😇