8. Bölüm

56 5 0
                                    

                                  -CEREN-
"Ne demek kaybettik."dedi Yiğit.
Artık annem ve babam yoktu. Hayır ağlamayacaktım. Ağlamak yada bağırıp bir şeyleri kırmak onları geriye getirmeyecekti.
Hayır Ceren ağlamak yok. Hayır hayır! Ağlamak yok. Şu an burada olsalardı ağlamamı istemeyeceklerinden eminim. Ama onlar burda yoktu hayır yine de ağlamayacağım. Hayır asla ağlamayacağım.
Yiğit'in eli elimi sıkı sıkı tutarken ona baktım.
O da ağlamıyordu. Gözleri bile dolmamıştı.

İçinden benim gibi düşündüğünden eminim.
Çünkü benim yüz ifadem ile aynı ifadedeyiz.
Ama hayır ağlamayacaktım.
Yiğit'e ağlamaklı bir ses ile,"Eve gidebilir miyim?"diye sordum. Başını sallayıp doktora bir şeyler söyledi.

Tekrar gelip elimden tuttu ve çıkışa gittik.
Sanki hiç kimseyi kaybetmemiş gibiydi. Sanki sadece kaybeden benmişim gibi.

Tekrar taksiye binip eve gittik. Kapıyı açıp girdiğimizde hala elimi tutuyordu.
                                  -YİĞİT-
Annem ölmüştü. Babam ölmüştü. Ama ağlamayacaktım. Katil olduğum ya da katil sayıldığım günden bu yana hiç ağlamamıştım. Ve ağlamayacaktım. Bütün üzüntümü içime atıp çilliye döndüm.
"Uyumak ister misin?"diye sordum. Başını salladı ve elini bırakmayarak odasına çıktık.

Yatağına oturtunca odadan çıkmak için elini bıraktım. Birden ağlamaya başladı. Bir çocuk gibi. Elinden şekeri alınan bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağladı. Yanına oturdum. Yüzünü dizlerine gömmüş ağlıyordu. Sımsıkı sarıldım. İstemsizce gözlerim doldu.

Ağlamayı bırakınca uyuduğunu zannedip kalkacaktım ki beni durdurdu. Tekrar sarıldım. Ve artık gözlerimde ki sular yanağıma doğru akmaya başladı. Sonra da gözlerimi kapatıp kendimi uykunun ellerine verdim.
                                 -CEREN-
Gözlerimin yanmasıyla uyandım. Ve arkamdan biri bana sıkıca sarılmış hissi. Ama bu his değiş gerçek. Yiğit sıkıca bana sarılmış uyuyordu.
Tam senin ne işin var burda diye bağıracakken durmasını benim istediğimi hatırladım.

Ve bekledim nedense bana sarılması kendimi güvende hissettirdi.
Olan her şeyi düşünürken telefonum çaldı ve Yiğit'te uyandı. Hemen kalkıp,"B-ben gideyim."dedi ve odadan çıktı. Telefona baktım ve Salim amca. Hemen açtıktan sonra telaşla,"Ceren kızım nasılsın iyimisin?"
"İyiyim Salim amca ya da iyi olmaya çalışıyorum."
"Kızım ben gelemiyeceğim annem birden hastalanınca yurtdışıma çıktık. Yakın bir zamanda da gelemiyeceğim zaten Yiğit yanındaymış ama ben avukata falan gerekenleri söyleyeceğim koruma falan tamam mı?"
"Tamam Salim amcacım ben halamlara falan haber veririm sorun yok."dedim.
Aslına çok sorun var. Dayım hariç başka kimsen yok. Dayımda ortağımız olduğu için bağımız çok. Bir dakika dayım bizim ortağımızsa ve annemlerde iş için bindikleri uçakta düştüyse. Dayım!!
"Yiğit"
Yiğit hemen odasından çıkıp yanıma geldi.
"Yiğit! Dayım"dedikten sonra Yiğit üzgün bir ifadeyle bana baktı.
"Yoğun bakımda"dedi.
Ne yani tanıdığım tek kalan akrabam da yoğun bakımda?
Bu sefer hayır ağlamak yoktu. Ağlamayacağım.
"Gel gidelim."dedi.
- — -
Hastahaneye gidip nerede olduğunu öğrendikten sonra yanına gittik.
Yanında takım elbiseli iki adam daha vardı.
Bizi görünce yanımıza gelip,"Başınız saolsun."dedi.
Sadece başımızı sallamakla yetindik.
"Ceren hanım 18 yaşınızı geçen ay doldurmuşsunuz. Anne ve babanızdan sonra varis siz olduğunuz için sizinle en kısa zamanda görüşmem gerek."dedi.
Ne yani ben annemi babamı kaybediyorum bunlar şirket düşünüyorlar. Neyse bunu düşünemem.
Başımı tekrar sallayıp dayıma baktım. Durumu ağırdı. Eminim o da beni bırakıp gidecekti. Aynı annem ve babamın gitmesi gibi.
"Bir de Ceren Hanım cenaze işlemlerini başlatacağız. Tekrar başınız saolsun."dedi ve gitti. Yiğit yanımda belirdi,"Gidelim mi?"dedi. Neden sanki anne babasını hiç kaybetmemiş gibi davranıyordu? Neden hiç ağlamıyordu?

ÇilliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin