4.Bölüm

147 15 10
                                    

-CEREN-
Bir dakika ben daha demin ne dedim. Öp beni mi? Düşünmek için çok geçti. Artık dudaklarımız birbirine değmişti. İyi de ben öpüşmeyi bilmiyorum ki. Yiğit bir an dudaklarını ayırıp fısıldadı, "Ciddi misin çilli daha önce hiç mi öpüşmedin?" Ahh lanet olsun şu an kendimi utançtan gömebilirdim. Babam gitmişti. Tehlike atlatıldı fakat utanç hayır. Hemen,"Hadi gidelim" dedim. Bir şey demeden beni takip etti. Yol boyunca hiç konuşmadık. Yüzünede bakmadım. Eve geldiğimde hiçbir şey demeden içeri girdim. Hemen odama gidip yastığımın içine çığlık attım. Öp beni ne ya öp beni ne?! Kendime saydırarak banyoya girdim. Yaklaşık iki saat sonra banyodan çıkıp pijamalarımı giydim. Tavanıma iyi geceler deyip uyumaya çalıştım.
-YİĞİT-
Saat gece iki olmasına rağmen uyuyamadım. Sabah gelen postayı hatırladım. Hemen açıp gelen mektubu okumaya başladım.
"Selam Yiğit. Hani kardeşimi kendi silahımla öldüren Yiğit. Ahaha beni hatırladın mı? Benim Gürkan. Bi aralar baya samimiydik. Hani noldu şimdi kendine yeni hayat mı kurduğunu sanıyorsun? Çatışmada geri çekilen biz olduğumuz için peşinizi bırakacağımızı mı sanmıştınız. Ha birde Ömer de bizi ziyarete gelmiş. Ona biraz yumruk ikramlarında bulunduk haberin olsun. Gel seninle biraz konuşalım. Olur mu Yiğit hadi bekliyorum."

Yaklaşık bir yıl önce Ömer'in abisi kumar işlerine karışmıştı. İşleri çok güzel gidince daha yüksek miktara çıkmak istedi. Bir çeteyle oynadıktan sonra büyük miktarda borcunu ödeyemeyince çatışma yaşandı. Ömer benim çocukluğumdan beri tanıdığım dostumdur. Yardıma ihtiyacı olduğunu duyunca yardıma gittim. Sözde herhangi bir çatışma yaşanmayıp bir anlaşma yapılacaktı. Fakat adamlar silahlı geldiler. Ömer'in abisi bize herhangi bir şeye karşı silah vermişti. Birini öldürmeyecektik. Sadece korkutacaktık fakat öyle olmadı. Adamlar bizi öldürmeye kalkışınca savunmaya geçtik. Birinin sadece bacağına atacağım mermi kalbine gelince işler karıştı. Olaya polis girdi. Biz kaçmayı başardık ve çete başıda. Fakat attığım mermi kalbine gelen adam öldü. Ölen adamın abisiydi Gürkan. O olayı kimseye anlatmadık. Polisde olayı kurcalamadı. Beni öldürmeye çalışan birini öldürmek insanı katil eder mi? Sorusunu kimseye soramadım ve böyle devam ettim. Herkes bu olay hiç olmamış gibi hissettirsede kimse unutamadığını biliyordum.

Tam olarak o an telefonuma bir mesaj geldi. Buraya çok uzak olmayan eski bir fabrikanın konumunu atmışlardı.
                                 -CEREN-
İki saattir uyuyamıyordum. Ve bunun sorumlusu sokakta miyavlayan kedilerdi.

Dayanamayıp  deri ceketimi ve siyah pantolonumu giydim. Gecede olsa dışarı pijama ile çıkacak değildim.

Mutfaktan yiyecek alıp arka bahçeden çıktım. Amacın o kedilere yemek verip susturmaktı. Normalde site görevlisini arayıp kedileri susturmalarını söyleyebililirdim fakat şu ana kadar susmadıysalar görevli yoktu. Kediler Yiğit'in evlerinin karşısında miyavlıyordu. Oraya doğru yürümeye başladığımda Yiğit sokakta etrafına baka baka bir yere gidiyordu. Merakıma yenik düşüp elimdeki yiyeceği kedilere verip izini kaybetmeden takip ettim.

Bayağı yürüdükten sonra evden uzaklaştığımı farkettim. Evet sanırım eve nasıl döneceğimi de bilmiyordum. Kendimi Yiğit'e o kadar çok kaptırmışım ki uzaklaştığımı fark edemeyecek kadar gerizekalıydım. Tek seçenek olarak Yiğit'i takip ettim. Bir süre sonra eski bir fabrikanın önünde durdu. Bir süre öylece baktıktan sonra içeriye girdi. İçeriye girmekte tereddüt etsemde karşıma ayı çıkar korkusuyla içeriye girdim. Ne ayısı lan Ceren. Burda ayı bulana Oscar ödülü verirler. Düşüncemi bir kenara atıp takibe devam ettim. Her yere baktıktan sonra en büyük salona girdi.

Salonda dört ayı gibi adam ve sandalyede bağlı olan adını Ömer diye hatırladığım komşumuz vardı. Bir yere çömelip dinlemeye başladım. Yiğit'i gören beyaz sakallı adam,
"Bak bak kimler gelmiş. Yiğit bey kendinizi özlettiniz" dedi.
Yiğit iki adam kollarından tutup Ömer'in yanındaki sandalyeye oturttular.
Beyaz sakallı adam,"Seni dövmeyi özlemişim."dedi ve ilk yumruğu geçirdi. Nedenini bilmesemde Yiğit düştüğü duruma üzüldüm.
Beş dakika boyunca adam Yiğit'i dövdü. Yiğit çok tepkisizdi. Çünkü dört ayıya birden saldıramazdı.

Adam Yiğit'e silah çekince kalbim sıkıştı. Birinin gözümün önünde ölmesini istemezdim. Yiğit suçlu bile olsa ona yardım etmeliydim . Suçun bedelini adamlar değilde adalet ödetebilirdi.
Yiğit ve Ömer'in sandalyesi benim olduğumun tarafa dönüktü. Dört adamda Yiğit'e dönük olduğu için sadece sırtlarını görebiliyordum.
Yavaşça büyük kapıya doğru ilerlerledim ve ikisininde gözleri irice bana bakarak açıldı. Adamların fark etmemesi için uzunca bakmadılar. Ömer'in elleri ipliydi fakat ipi gevşetmeye başladı. Ben de bunu anladığım an elimdeki taşı yere atacağımı gözlerimle gösterdim. Onlar da bunu anlayabilecek kadar zekiydiler.
Herşey bir anda oldu.
Elimdeki taşı attım ve çıkan sesle dört adam benim olduğum tarafa döndüler. Ömer elindeki gevşetmiş olduğu iplerden kurtulup adamın boğazını sıkmaya başladı.
Yiğit'te oturduğu sandalyeyi öbür adama fırlattı. Ben de hiç zaman kaybetmeyip masanın üzerinde gördüğüm içki şişelerini iki adamın kafasında kırdım. Dengelerini kaybettiler fakat bayılmadılar.
Ve adamlar silahlıydı.
Yiğit,"Koşun!!"dedikten sonra hep birlikte koşmaya başladık.
Tam fabrikadan çıkacaktık ki arkamızda silahı bize doğrultan adamı fark edememiştik.
Fakat artık çok geçti.
O anda üç silah sesi duyuldu.
İlki yere isabet etti.
İkincisi duvara,
üçüncüsü ise birimizin bedenine...

ÇilliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin