-6-

155K 7.6K 401
                                    

İnsanların balayı dediklerinde akıllarına gelenin bu olmadığını çok iyi biliyordu Leylan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsanların balayı dediklerinde akıllarına gelenin bu olmadığını çok iyi biliyordu Leylan. Herkes muhtemelen daha aşk dolu şeyler hayal ederdi ama o, gölgeye kurulmuş bir hamakta tembel tembel yatmaktan, sıcak havanın ve uzaktan gelen dalga seslerinin keyfini sürmekten oldukça memnundu. Kocasının nerede olduğunu bilmiyordu ama onun da bir yerlerde mayışıp kaldığına emindi. İnsan bu sıcakta başka ne yapabilirdi ki?

Yattığı yerde hafif hafif sallanması onu uyku ile uyanıklık arasında bir yerde dolanıp durmasına sebep oluyordu. Uykusu yoktu ama kendisini pelte gibi hissediyor, gözkapaklarını kaldıracak takati bile bulamıyordu. En son ne zaman böyle bir keyif sürdüğünü hatırlamaya çalıştı. Yıllar olmuştu! Seneler! Keyif kelimesinin anlamını dahi unutmuştu Leylan ve yeniden hatırlamaktan hiç de şikâyetçi değildi.

Yalnızca müzik eksik, diye düşündü. Bir yerlerden tatlı bir gitar sesi gelse sahne tamamlanır ve Leylan tam bir ideali yaşamış olurdu. Fakat müzik olmadan da yeterince iyiydi her şey. İdeale yakındı ve Leylan'ın bir şikâyeti yoktu.

Başına uzun boylu birinin gölgesi düşene dek orada yatmaya ve yavaş yavaş sallanmaya devam etti. Tatlı ikindi güneşini yok eden şeyi görmek için gözlerini araladığındaysa Cesur'un bakışlarıyla karşılaştı. Adam uyku mahmuru bir suratla kendisine bakıyor, hafifçe kaş çatıyor aynı zamanda biraz gülümsüyordu da. Onun her neyle ilgileniyorsa uyuyakaldığını ve yeni uyandığını tahmin etti Leylan. Bir şeyler söylemek istedi ama o kadar mayışmış bir haldeydi ki Cesur konuşana dek beklemeye karar verdi.

Genç adam "Acıkmadın mı?" diye sorduğunda sesinin boğukluğu Leylan'ın yeni uyanmış olmakla ilgili tahminlerini doğrular nitelikteydi. "Ben çok acıktım."

Leylan birkaç saniye düşündü. Aslında biraz acıkmıştı ama daha saat kaçtı ki? "Akşam yemeği için biraz erken değil mi?"

Omuz silkerek karşılık verdi Cesur. "Balayındayız. Tatildeyiz. Yemeğimizi saatlere göre yemek zorunda değiliz."

Kocasının haklı olduğunu düşündü Leylan. Bir haftalığına tüm dünyadan izin istemişler ve canları ne isterse yapabilecekleri bir tatile çıkmışlardı. İstedikleri saatte yemek yiyebilirlerdi. Leylan buna, burada geçirdikleri üç gün boyunca hala alışabilmiş değildi doğrusu. Her an bir yerden bir sorumluluk, bir kısıtlama çıkacak diye bekliyor ve kendini tatile tam olarak kaptıramıyordu.

Hamakta doğrulabilmek için birkaç saniye balık gibi çırpınması gerekti ve bu sırada Cesur'un kendisine güldüğünü fark etti ama öfkelenemeyecek kadar iyi hissettiği için sesini çıkarmadı. "Haklısın," dedi ona. "Yemeğe gidelim o zaman."

Cesur elini uzatıp onu hamaktan tek hamlede kaldırdıktan sonra karısının yüzüne gelen saç tellerini çekmesini ve üzerine uyku çökmüş gözlerini ağır ağır açıp kapamasını izledi. "Ne yemek istersin?" diye sordu.

Leylan bu soruyu sevmiyordu. Yemek seçmek konusunda hep kararsız kalıyor, en sonunda kararı Cesur'a bırakıyordu. Ama adam her seferinde sormaktan vazgeçmiyordu yine de. İç çekerek "Sen seç," dedi. "Ben sana uyarım."

LacivertHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin