Selamlar! Diğer bölümlere kıyasla epey uzun ve Cesur/Leylan dolu bir bölüm getirdim size. İthafları yorumlar arasından seçtiğimi hatırlatıp keyifli okumalar diliyorum!
Siyah elbisesindeki tek ışıltı belindeki ince, taşlı kemerdi. Oldukça doğal gözüken makyajı için Hale'den yardım almıştı ve saçlarını düzleştirip omuzlarından dökülmelerine izin vererek biraz kolaya kaçmıştı. Ama en nihayetinde aynadaki yansımasından memnundu. Şık, sade ve güzel görünüyordu. İstediği de buydu zaten. Abartılı olmaktan, çok fazla göze çarpmaktan korkuyordu. Ama tamamen silik görünmeyi, kıyafetlerinin yetersiz olmasını da gururuna yediremezdi.
Parmağındaki tektaş yüzük, bir de boynundaki küçük pırlanta kolyeden başka takısı yoktu. İnce topuklu ayakkabılarıyla bir yerlere takılmadan, ayağını burkmadan yürümeyi de başarabilirse bu geceyi istediği gibi atlatabilirdi.
Giyinme odasının kapısı hafifçe tıklandığında derin bir nefes aldı Leylan ve hazır olup olmadığını soran kocasına "Geliyorum," diye seslendi. Ardından aynada son kez kendisine bakıp omuzlarını dikleştirdi, Nisa Hanım'ın yüzündeki o sakin, asil ifadeyi taklit etmeyi denedi. Biraz acemiydi bu konuda ama pek de fena görünmüyordu doğrusu. Zamanla daha iyi olacaktı. Daha asil, daha zarif görünecekti.
Giyinme odasından çıktığında pencerenin yanında ceketinin kollarını düzelten Cesur'u gördü. Kocası da siyah giymişti, elbette. Tam üstüne oturan, çok şık bir takımdı bu. Gümüşi, ince bir kravat ile tamamlanmıştı. Ve Cesur'un masmavi bakışlarıyla birleştiğinde manzara harikulade bir şeye dönüşüyordu. Leylan bazen bu kadar yakışıklı bir adamla evlenmiş olduğuna inanamıyordu. Her ne kadar bu gerçek bir evlilik olmasa da...
"Hazırım," dedi usulca. Kafasındaki düşünceleri dağıtmak için sesli bir şekilde konuşmak, bir şeyler söylemek istemişti. Ama bu yanlış bir karardı, çünkü Cesur o mavi gözlerini ona çevirip uzunca onu süzdüğünde kalbi öyle hızlı, öyle sert çarpmıştı ki az kalsın düşüp bayılacaktı. Bu kadar heyecanlandığı için sessizce kalbini azarladı. Ama işin kötü yanı, Cesur onu beğensin istiyordu. Bu romantik bir istekten çok onun gibi yakışıklı bir adamın yanında sönük kalmama arzusuydu. Adamın söyleyeceği en ufak olumsuz şey Leylan'ın gururunu zedeleyecekti.
Oysa Cesur'un söyleyebileceği olumsuz tek bir kelime dahi yoktu. Karşısında duran kadın ona kusursuz görünüyordu. Üstündeki renklerden, yüzünde asılı duran beklenti dolu ifadeye, koyu renk gözlerindeki sıcacık bakışa dek her şey kusursuz bir ölçüyle ayarlanmış gibiydi. Tek bir hata, tek bir pürüz fark edemiyordu Cesur. Onu daha az beğenmesine neden olacak en ufak bir şey bulamıyordu.
Neredeyse hipnotize olmuş bir sesle "Çok güzel olmuşsun," derken kelimeleri, hisleri için yetersiz kalıyordu. Neyse ki gözlerindeki yoğun bakış aradaki farkı kapatacak kadar samimiydi.
İnkâr edilemez bir rahatlık duygusunun ve heyecanın el ele tutuşup omurgasından aşağı yayıldığını hissetti Leylan. Hafifçe gülümsediğinde Cesur'a sunduğu manzarayı daha da güzelleştirdiğinden haberi yoktu. "Teşekkür ederim," dedi içtenlikle. "Çıkalım mı artık?"