Leylan Londra'nın güzel bir şehir olduğunu söyleyemezdi çünkü henüz otelden dışarı çıkabilmiş değildi. Sadece pencereden gri bir şehir görüyordu ki bunun hakkında da olumlu bir yorumu yoktu. Geleli iki gün olmuştu. İlk günün çoğunluğunu uyuyarak geçiren genç kadın, Cesur'u yalnızca akşam yorgun bir şekilde odaya döndüğünde görmüştü. Gözlerinden uyku akan adam ona iyi geceler dilemiş ve yemek bile yemeden kaldıkları süitteki kanepeye devrilip uyumuştu. Leylan yatak kavgasına bile tutuşmadığından adamın ne kadar bitkin bir halde olduğu anlaşılıyordu.
Ertesi sabah Leylan dev yatakta tek başına uyandığında ise onun çoktan odadan ayrıldığını fark edince ne yapacağını bilememişti. Kimseyi tanımıyordu ve kimseyle tanışamıyordu. Havaalanından aldığı, içinde günlük konuşma cümlelerinin yazıldığı kitabı biraz kurcalayarak kendine kahvaltı siparişi vermeyi başardığında biraz rahatlamıştı. Ama bu çaba onu fazlasıyla yorduğu için aynı şeyi bir daha tecrübe etmek istemiyordu.
Neyse ki buna gerek de kalmadı. Öğlen saatlerinde Cesur, beklenmedik bir şekilde odaya geri döndü. Dün akşamdan kalma yorgunluğundan tamamen sıyrılmışa benziyordu ve mavi gözleri her zamanki enerjisiyle parıldıyordu. Anlaşılan kanepede rahat bir uyku çekmişti. "Selam," dedi hala pijamalarıyla kocaman yatağın ortasında oturmakta olan Leylan'a. "Tatilin keyfini çıkarıyor gibi görünüyorsun."
Leylan ona boş bir bakış attı ve "Sıkılıyorum," dedi. "Neyse ki ders çalışıyorum da bir işe yarıyor bu durum." Fakat itiraf etmesi gerekirse ders çalışmak yerine biraz gezmeyi tercih ederdi.
Bu gizli itirafı duymuş gibi "Yarın seni gezdireceğim," derken odanın içinde ilerleyip boynundaki kravatı çıkarttı Cesur. "Ve şimdi de öğlen yemeğine götüreceğim. Hazırlanmak için on beş dakikan var."
Aslında Leylan kendisini çok da aç hissetmiyordu. Kahvaltının üzerinden sadece üç saat geçmişti. Fakat bir saate kalmaz acıkırdı ve bir kere daha yemek sipariş etmek zorunda kalırdı. Bu yüzden kestirme yolu seçti ve yataktan ayaklarını sarkıtıp atladıktan sonra dolabına doğru yürüdü. Dün gece can sıkıntısından bütün kıyafetlerini dolaba yerleştirmişti. Hızlı davranıp rahat ve şık bir elbise seçtikten sonra süitin banyosuna gidip üzerini değiştirdi.
Üzerindeki ince siyah elbiseyle ve sıkıca topladığı koyu renk saçlarıyla duru bir güzellikti genç kadın. Cesur bunu, onu gördüğü ilk anda yeniden fark etmişti. Ve bu güzellik karşısında dudaklarında, bir talimat beklemeden doğan tebessüme engel olamadı.
"Hazır mısın?"
"Hazırım," dedi Leylan. "Baş başa mı yiyeceğiz?"
Bu soru, Cesur'un yüzünde haylaz bir ifadenin dans etmesine sebep oldu. "Çok isterdim hayatım," diye cevap verdi yapmacık bir üzüntüyle. "Ama bize eşlik edenler olacak."
Leylan Cesur'un alaycı tavrını tamamen görmezden gelerek omuzlarını düşürdü. "Peki, Türkçe biliyor mu bu insanlar?"
"İçlerinden biri," dedi Cesur. "Merak etme, sıkılmana izin vermeyeceğim. Ayrıca çok lezzetli şeyler yiyeceğiz."