Bölümler düzenlenmektedir. Düzenlendikten sonra yeniden konulacaktır. Anlayışınız için teşekkürler.
Sorular tıpkı polisler gibi kafamın içinde dönüp dururlarken, sıkıntıyla yüzümü sıvazladım. Sanki bir labirent içerisindeydim ve dönüp dolaşıp aynı yere geliyordum. Aynı soruları farklı yollardan sorarak cevabımın değişip değişmeyeceğine bakıyorlardı. Yakıp, küllerini havaya dağıttığım korku, yerini derin bir endişeye bırakırken aynı polis yeniden konuştu.
''Tanımadığın bir adamı neden öptün peki?''
Alnımın üzerindeki elimi çekip tam karşımda cevap bekleyen gözlerini bana dikmiş polise, bıkkınlıkla baktım.
''Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Daha kaç kere söyleyeceğim? Mecburdum. Duymak istediğin ne? Canım sıkıldı öpüşmek istedim filan mı? Tek başına bir sokaktasın. Arkanda seni öldürmeye çalışan bir adam var. Canım burnunda koşmaya devam mı edecektim, yoksa birini mi öpecektim?''
Delici bakışları, yoğun bir şekilde etrafa gerginlik dalgaları yayarken tam anlamıyla bir bataklığa batmış ve her seferinde batmak için daha çok çabalıyor muşum gibi hissediyordum. Ellerini masaya koyup üzerime doğru eğildiğinde şöyle bir suratımı süzdü. Kaşlarımı havaya kaldırıp, cevap vermesini beklerken kasıntıdan öleceğimi düşündüm bir an. Tam bir şey demek için dudaklarını araladığı sırada, sertçe kapı açıldı. Polis gözlerini benden çekmeden, kafasını çok hafif bir şekilde kapıya döndürdü ardından doğrulup gelen kişiye baktı.
''Bu kadar yeter. Aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorsunuz. Adam suçunu kabul etmiş, daha fazla deşmenin anlamı yok.''
Beni sorgulayan polis, karşısında ki uzun boylu takım elbise giymiş adama ters ters bakarken aralarında geçen gerginliğin kokusu bana kadar gelmişti. Sivil olduğunu düşündüğüm polis arkasında duran kapıyı kafasıyla işaret ettiğinde, sertçe konuştu. ''Boşaltın burayı.''
Etrafımdakilerin sonuncusu da odadan çıktığında kapıyı yavaşça kapattı. Sivil polisin gözleri bana döndüğünde elindeki kağıtları önüme koydu ardından cebinden bir kalem çıkardı.
''Sen de şunları imzala, ardından çıkabilirsin.''
Önümde, anlattıklarımın çıktı hali dururken kağıtları aceleyle elime verdiği kalın siyah kalemle imzaladım. Dosyanın kapağını kapatıp, kalemi üzerine koyduğum da ayağa kalktım. Büyük adımlarla kapıya ulaştığımda tam çıkacakken, polisin adımı söylemesiyle durdum.
''Defne.''
Elimi yavaşça kapının kulpuna getirirken, onu dinliyordum.
''Her şeyi anlattığına emin misin?''
Kapıyı açıp, son bir kez polise döndüm. ''Evet.''
Dışarı adım attığımda, koridorda ki yoğun ışık gözlerimi kamaştırmıştı. Bu saniyelik bir baş sancısına neden olurken, etrafa bakındım.
''Her şeyi anlatmadın.''
Hemen yanımda ki deri sandalyeye oturmuş gözleri kapalı, artık yüzünü görmekten sıkıldığım genç adama baktım.
''Gerek. Duymadım,'' dedim bastıra bastıra. Ardından cevap vermesini beklemeden gözlerime ilişen az ileride oturan teyzeme doğru ilerlemeye başladım. Bedenim artık o kadar çok yorulmuştu ki, her an bayılacak gibi hissediyordum.
Geldiğimi gören teyzem, hızla ayağa kalktığında direk yanıma geldi. Sıcak kollarını bedenime sardığında başımı omuzlarına yaslayıp gözlerimi kapattım. Annemden bana kalan tek şeydi belkide. Annem gibi kokmuyordu belki ama, cennet gibi kokan bir kokusu vardı. Güvenli kolların arasında kalbimin içine şefkat ve huzur doğduğunda dudaklarım da ki hafif oluşan o kıvrımlara ve göz pınarlarımdan akan mutluluk yaşlarına engel olamadım.
''Teşekkür ederim,'' diye fısıldadım zor duyulan bir sesle. ''Yanımda olduğun için.''
Duymasını beklemiyordum, yada cevap vermesini. Ama o verdiği cevapla belki içimde ki küçük kızı tekrar çıkmaza, kaybolmuşluğa, en çokta özleme sürükledi.
''Ben her zaman senin yanındayım annecim. Sen istesen de istemesen de. Her zaman.''
Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında yüzümü omuzlarında sakladım. Bir eliyle sıkıca sarılırken diğer elini saçlarıma götürüp okşadı. Saçlarıma bir öpücük kondururken, burnunu çekti.
''Sen bana kız kardeşimin emanetisin kızım. Ben yanında olmayacağım da kim olacak?''
Boğazıma vurulan zincir, derin bir acı hissetmeme neden olurken kafamı yavaşça salladım.
Karanlık etrafa çökmüş iken, sabah dönmem dediğim evin arka bahçesinde oturmuş ormanı izliyordum.
Bir ağacın gölgesinde dinlenirken, karanlığın aydınlığa yol verdiğini hissetti içimdeki kız. Yine sıradan bir gün gibiydi ama bu sefer yenilgi kokuyordu etraf. Karanlıkta yükselen yıldıza bakarken bir şarkı mırıldandı