8. Bölüm

6.6K 626 56
                                    

Sabah büyük bir baş ağrısıyla uyanacağımı bile bile dün gece sokakta bağıra çağıra içki içmeye gitmiştim. Şu an ise cezamı çekiyordum. Sabah kalktığımda bana baş ağrımın dinmesi için ilaç verecek annem yoktu ne yazık ki. Yatağa yapışan yanağımı zorda olsa kumaştan ayırabilmiştim. Sırtımdaki ağrıyla doğrulmaya çalıştım. İçki içince hangi insanın sırtı ağrırdı neden ben tuhaf biriydim? Yüzümü yatağın üzerindeki eski yerime tekrar yapıştırıp kaldığım yerden uyumaya çalıştım.

“Biraz daha uyanmazsak polisler gelip bizi basacak.” Kulağımın dibindeki mırıltıyla hemen doğruldum ve sırtıma yapışmış bir şekilde uyuyan Jongin’i üzerimden attım. Dün gece olanları düşündüm. Ancak düşünmek için beyin bırakmamıştım kafa tasımda dün gece. Tek hatırladığım şey lanet olası koca kıçlı Jongin’i sırtımda buraya kadar çıkarıp sonra kendimi yatağa attığımdı. O zamandan beri Jongin’in üzerimde yüz üstü yatıyormuş. Jongin’i üzerimden atarken atladığım bir şey vardı. O da ellerimizin bağlı olduğuydu.

“Ah!” kolumun bükülmesiyle Jongin’in üstüne çıktım ve diğer tarafına geçtim. Şimdi en azından daha normal bir şekilde yatıyorduk. Uykulu bir şekilde sessizce yatıp üzerimizdeki örtüyle etkileşime girdik. “Bugün ne yapacağız?” Aramızdaki sabah sersemliğinin verdiği sessizliği bozmuştum.

“Bugün buradan ayrılmamız lazım.”

“Nereye gideceğiz?”

“Önce hedef şaşırtmak için başka bir yere gitmemiz lazım.” Yan dönerek yüzünü görme ihtiyacı duymuştum. “Bugün biraz ülke turuna çıkabiliriz.” Göz kırparak doğruldu. “Bir an önce yola çıksak iyi olur. Önce Gyeongju’ya sonra da Gwangju’ya gideriz.”

“Nasıl gideceğiz?” soruma sadece gülerek yanıt vermişti. Yataktan kalktığında ona eşlik ettim.

--

“Burada ne işimiz var?!” Jongin’le soğuk havaya aldırmadan-aslında aldırmayan oydu- 45 dakika boyunca yürüyüp buraya gelmiştik.

“Uğurlu rakamın ne bebeğim?” yanağımı sıktırıp etrafımızı çevreleyen arabalara baktı.

“Buradaki arabalardan birine binmeyeceğiz değil mi?” Jongin’le araba mezarlığına gelmiştik. Burada ne işimiz var gerçekten bilmiyorum ama içimden bir ses otelde sorduğum nasıl gideceğiz sorusuna cevabının bu olduğunu söylüyor.

“Şşş beklee...” içinden mırıldanarak tek tek birbirine girmiş hurda arabalarının yanlarından geçiyorduk. “İşte bu.” Diğerleri gibi hurdalığından ödün vermeyen mavi arabanın yanına yaklaşıp plakasını söktü.

“Siktir Jongin ne yapıyorsun?”

“88” gülerek elindeki plakayı ve üzerindeki 88 rakamını gösterdi. Tanrım onca şeyden sonra şimdi de Jongin’in koleksiyonuna yeni parça eklemek için buraya gelmiştik. “Hadi gidelim.” Ön plakayı da söküp poşetledikten sonra çıkışa doğru ilerledi.

“Seni boktan herif! Bu soğukta buraya kadar bu sikim şey için mi yürüdük?”

“Kızma bebeğim, lütfen.” Üzülmüş gibi yaparak dudağını aşağa sarkıttı.

“Kıçım...” araba yığınını geride bırakıp geldiğimiz yöne doğru yürüdük.

--

“Bu apartmanda ne yapacağız?”

“Beni izle sadece.” Onu izlemek istemesem bile izlemek zorunda kalıyordum. Tamamen ona bağlıydım. Cebinden anahtar çıkartıp içeri girdi.

Coincidental HostageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin