Nefes aralıklarımızdan ikimizinde uyumadığını anlamak zor olmamıştı. Bir süre bu şekilde kalmıştık. Saatlerin aşırı hızlı geçtiğini düşündüğüm şu günlere bakılacak olursa oldukça uzun bir süreydi. Ben bir şey düşünmemeye çalışıyordum. Sadece onun verdiği mutluluk ve üzüntü vardı, bedenimde, düşüncelerimde ve ruhumda...
Birisini bazen sadece varlığıyla seversiniz. O benim için öyle biriydi. Onun şu an ne düşündüğünü bilmiyordum ve öğrenemeyecektim. Uzanıp onu özleyen elim, elini tuttuğunda içinde bulunduğum duygularımdan arındım. Tamamen ona odaklanarak yan döndüm ve karanlıkta parlayan gözlerine odaklandım. Boşta olan elimi kabarık ve dağılmış saçlarına götürdüm. Dokunmak bu kadar güzel bir his verir miydi insana? Ya da dokunduğum bir yer hiç bu kadar harika olabilir miydi? Saçlarındaki elimi alıp dudaklarına götürdü ve öpücüklere boğdu. Sanki bu elimle hiç ilgilenmediği için ondan özür diliyor gibiydi. Elime değen dudakları bile öylesine vücuduma nüfus ediyordu ki ondan ayrıldıktan bin yıl sonra bile karşıma çıksa bu hissi hatırlardım.
“Şimdi ne olacak?” istemesemde sormuştum işte bunu.
“Ben...” beni göğsüne çektiği süre içinde aklımdan bir sürü şey geçti. Ve hiçbiri iyi şeyler değildi. “Ben yapamam.” Gidemem demesini bekledim. “Ben sana bunu yapamam.” Evet bana bunu yapamazsın, gidemezsin. “Burada kalamam. Her şey daha kötü olur.”
“Ama... Neden.” Sesim gerçekten berbat çıkmıştı. Bu kadar alçalacağımı hiç düşünmemiştim. Ama konuşmanın sonunda Jongin’in ayaklarına kapanmayı denebilirdim. Çıplak vücudumdan ilk defa gerçek anlamda utanmıştım. Kendimi gerçekten küçülmüş hissediyordum.
“Lütfen bir şey sorma. Bilmemen daha iyi. Beni bu şekilde tanı. Her şeyi sadece beni bildiğin gibi bil.”
“Bana bunu öğrenecek kadar bile yanında kalmayacağımı söylemiştin.”
“Keşke daha fazla kalsaydım, kalabilseydim. Keşke seninle her şeyi paylaşabilseydim.”
“Benden bir an önce kurtulmak istediğini söylemiştin.” Yatakta doğrularak arkama yaslandım. Bana eşlik etmekte geç kalmayıp yanıma oturdu.
“O gün sana çok sinirlenmiştim çünkü.”
“Neden? Sadece çok korkmuştum ve sen bana bağırdın.”
“Hayır bebeğim. Ondan öncesi de var.”
“Ne?”
“Önce bana bir erkek olarak benden zerre etkilenmediğini söyledin. Tanrım... Senin her hareketinle benim vücudum titriyordu.”
“N-ne...” gerginlikle yutkundum. “Yani sen...”
“Bana bunu dedikten sonra nasıl sinirlenmem? Ayrıca hatırlamadığını söyledin.”
“Neyi?”
“Seninle barda yaptıklarımızı.”
“Ama gerçekten hatırlamıyorum.”
“Tanrım o benim ilk öpücüğümdü.” Jongin gözlerini kapatıp başını avuçlarının arasına aldı.
“NE?!” bunun anlamı... “Biz seninle ilk o zaman mı öpüştük?” ve bu Jongin’in ilk öpücüğü müydü? Dünyada bir insanın hayatta inanmayacağı şeyler vardır. Bu da onlardan biriydi. Benim gibi psikolojik sorunları olan biri bile bunu defalarca yapmışken Jongin gibi porno yıldızı tipli biri bunu nasıl yapmazdı?
“Ah... Kabus gibi...”
“B-ben üzgünüm...” O zaman az önce yaptığımız şey?.. Jongin harika sevişen biriydi. Tamam daha önce kimseyle birlikte olmadığım için karşılaştırma yapamazdım ama onun kollarında kendimi harika hissetmiştim. “Jongin sen... Kaç yaşındasın.” Yüzüme olan sıkılgan bakışı iç düşüncelerimi doğruluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coincidental Hostage
FanficTesadüflere inanır mısınız? Hayır mı? Peki, gecenin bir yarısı iki kişiyi öldürmekten aranan biri sizi rehin alırsa?