Hayatınızda karşınıza neler çıkacağını bilemezsiniz. Şu an bütün okyanusu ayaklarımızın altına alan terasta benim neler düşündüğümün farkında olmadan, bilinçsizce üzüm yiyerek dizlerime kurulmuş manzarayı izleyen akılsız sevgilim size ne söyledi, az çok tahmin edebiliyorum. Tesadüflerin, mucizelerin, şansın ve bu benzeri şeylerin olmadığını falan söyledi değil mi? Bütün bu sözler için onu cezalandırmalıyım.
Ben Kim Jongin 10 yaşımdan beri annesiz büyüdüm. Bunu hiçbir zaman kendim için sorun etmedim çünkü annem için hayatıma ve hayallerime odaklanmam gerekiyordu. Annesi olan arkadaşlarımı deli gibi kıskansamda onlardan farklı olan bir şeye sahiptim. Onların anneleri onları sadece yanlarındayken görebiliyorken benim annem her zaman benim yanımdaydı. Beni hep görebilirdi. Beni her zaman uçsuz bucaksız gök yüzünden izlerdi. Benim annem bir gökyüzü kadar güzel ve mükemmeldi. Her zaman beni kucaklayan buluttan kanatlara sahipti.
Aralık ayı benim için hep hüzün doludur. Annemi kaybettiğim aydır çünkü. O gün peşimdeki insanlara rağmen korkusuzca annemin mezarlığına gitmiştim. Çünkü biliyordum ki annem onun yanındayken beni korurdu. Anneme beni koruması için, bana yardım etmesi için yalvarmıştım. Kimse bana inanmıyordu ve onun bana inanması için defalarca yalvarmıştım. Sonra mezarlığın etrafının polislerle çevrildiğini gördüm ve böylesine kutsal bir yerde yüz üstü bırakıldığım için teslim olmayı bile düşündüm. Ama içimden bir şey delicesine koşmam için bana emirler yağdırıyordu ve bu sese teslim olup olan gücümle koştum. Durmayı bir an bile aklımdan geçirmedim.
Ara sokaklardan birine girdiğim an karşımdan gelen birini gördüm. Bana hediye olarak gönderilmiş birini, annemin ölüm gününde bana gönderdiği hediyeyi... Hislerime her zaman güvenerek hediye olduğunu düşündüğüm kişiyi kollarıma aldım ve benimle gelmesi için sürüklemeye başladım. O an yaşadığım korkuyla fark edemedim. O sokakta onu aslında hayatıma sürüklüyordum... 10 sonra hayatımdaki en büyük ikinci olay bu oldu. Annemi kaybettiğim günün 10 yıl sonrasında o hayatıma girdi. İlk başlarda bana bela olacağını düşünmüştüm ama o inatla bana doğru bütün cesaretiyle geliyordu. O kadar yalnızdım ki sanırım onun gibi birine gerçekten ihtiyacım vardı. Bana tam olarak inanmasa da benden korkmamıştı ve yanımda kalmayı tercih etmişti.
Çok konuşan, sürekli tuhaf şeyler söyleyen bu kişi bir anda kalbimi heyecanla attırmaya başlamıştı. Polislerden, hatta daha korkuncu, o adamlardan kaçarken bile kalbim böyle değildi. Neler olduğunu tam anlamasam da onu tanıdığım ilk andan itibaren kalbim onun için atmaya hazırdı. Birine dokunduğunuzda sizi nasıl böylesine mutlu edebilir? Birine sarıldığınızda neden yıllardır aradığınız sevgiyi içinize işlerken buluverirsiniz? Gecenin karanlığında, ay üzerimizi yıkarken gördüğüm parlak iri gözler bana sevgiyi hissettirmek için yeterliydi. Hatta fazlasıyla.
Tuhaf davranışları olsa da hepsi samimiyet doluydu. Şikayet etmesine rağmen benim yanımdaydı ve yaptığı şikayetlerinen pişman olup bir şekilde beni geri kazanmaya çalışıyordu.Kısa bir süre içinde tanıdığı ve hakkında kötü şeylerin dışında hiçbir şey bilemediği beni.
Birini sadece bir kaç gün görüp böylesine bağlanabilir miydiniz? Sizi bilmiyorum ama bu sorunun cevabı benim için evet. Hiç konuşmadan düşüncelerini anlayıp hissedebiliyordum. Onun zihnindeki düşüncelerin bile bana ait olduğuna inanıyordum. Beni sevip sevmediğini hiç konuşmamıştık ama benimle aynı hissettiğini adım gibi biliyordum. Ona dokunduğumda kirpiklerinin titremesi bile benim için atan kalbin göstergesi değil miydi bu?
Hiç düşünmeden bana kendini vermişti. Benim olmuştu. Sadece savunmasızca kollarımda nefes alıyordu. Ona verebilecek bir geleceğim yoktu. Bizim bir geleceğimiz yoktu ama o buna rağmen benim olmuştu. Canım o kadar çok yanıyordu ki. Yavaş yavaş, usul usul sevmek isterdim onu. Her şey yavaş yavaş gelişsin ve kalbine zamanla yerleşeyim. Ama bunun için vaktimiz yoktu. Onunla çok şey yaşamak istiyordum. Yapamadığım şeyleri yapmak ya da yaptığım şeyleri tekrar yaparak onlara tat kazandırmak... Bunları bu günden sonra yapsam çok geç kalmış olur muydum? 6 ay süren ayrılığı 6 gün içinde doldurabilir miydim? Biliyorum hiçbir şey doldurmazdı o boşluğu. O 6 ay hayatımdaki silik bir dönemdi. Varla yok arası yaşadığım yoktan bir dönem. Ona şu an tekrar ulaştığımda o 6 ayın ne kadar boş olduğunu fark ettim. hayatım onunla anlamlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coincidental Hostage
Fiksi PenggemarTesadüflere inanır mısınız? Hayır mı? Peki, gecenin bir yarısı iki kişiyi öldürmekten aranan biri sizi rehin alırsa?