“Görmemem gereken bir şeyi gördüm. Her gece yaptığım gibi evimin yakınındaki sahada basketbol oynuyordum ve eve dönerken geçmemem gereken bir yoldan geçtim. Terkedilmiş bir inşaattan sesler geliyordu ve merakıma yenilip içeri girdim. Çığlık sesleri o kadar fazlaydı ki birinin gerçekten yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüm ve içeri girdim. Orada gördüğüm şeyler ise... İki adamın boynu kesilmişti diğeri ise karnından yaralanmıştı. Kaçmak istedim ama gördüğüm şey yüzünden dehşete düşmüştüm, ayaklarım hareket etmiyordu. Çok korkunçtu... Her yerde kan vardı. Bugüne kadar hiç bu şekilde korkmamıştım ve beni fark ettiler. Oraya hiç girmemeliydim biliyorum. Ama geri dönüşü olmadı bir daha. Her şey bir anda oldu ve bana saldırdılar. Önce beni de o şekilde öldüreceklerini sandım ama onun yerine dövdüler ve elime bir bıçak verdiler. Hareket edecek halim yoktu ve olduğum yerde bayıldım. Beni kendime getiren şey siren sesleri olmuştu. O an o adamların aslında bana yapmak istediği şeyi anlamıştım. Suçu üstüme atmak için bunu yapmışlardı ve korkuyla kalan son gücümü kullanarak oradan kaçtım. Yanıma o bıçağı da almıştım. Seni kaçırırken kullandığım bıçak... Ama kaçarken fark etmediğim şey şuydu ki cüzdanımı orada düşürmüştüm ve izimi bulmaları zor olmadı. Bu durumu herkese anlatmaya çalıştım ama inanmadılar. Babam ailemin itibarını sarsacağım için üzerimdeki bütün yasal haklarını çekti. Kaçmaktan başka bir şansım yoktu. Bana kimse inanmıyordu ve inanmayacaktı da. Uzun bir süre kaçtım. İki defa polislere yakalanma tehlikesi geçirdim. İlkinde üzerimize doğru hızla gelen bir motor sayesinde dikkatleri dağınıkken kaçmayı başarmıştım. Bu sırada bileklerimi bağlamaya çalıştıkları kelepçeyi de beraberimde götürmüştüm. İkincisi ise seninle karşılaştığımız o gece. Elimden başka bir şey gelmemişti ve hiç düşünmeden seni rehin aldım. Sonra arkadaşımın yardımıyla Japonya’ya gittim ve 5 ay boyunca izimi kaybettirdim. Peşimizdeki adamlar benden kurtulmaya çalışıyordu bu yüzden takip etmişlerdi.”
“P-peki nasıl geri döndün?” Jongin’in bana anlattığı her şeyi kelimesi kelimesine dinliyordum.
“Orada 3 kişi vardı. İkisi orada ölmüştü ve diğeri komadaydı. O adam 8 ay boyunca komada kaldı ancak geçtiğimiz ay komadan çıktı ve ifade verdi. Eğer o adam kurtulmasaydı şu an hala kaçıyor olurdum. Hala Japonya’da olurdum ve seni tekrar bulamazdım Luhan.”
“Tanrım... Ben bunun için mi aylarca acı çektim? Hiçbir suçun olmadığı halde...” Jongin'in neler yapmış olabileceğine dair bir sürü fikrim vardı ama bu...
“Senin dışında kimse inanmadı bana. Chanyeol ve Baekhyun bile bunu yapabileceğimi düşündü. Ama sen beni tanımadan bana inanıp güvenmeyi seçtin.”
“Biliyordum, senin hiçbir suçun olmadığını biliyordum. Hissediyordum!” Jongin'in 8 ay boyunca hissettiklerini düşündüm. Korkunç olmalıydı.
“Biliyorum... Bu yüzden seni seviyorum ya.” Jongin saçlarımı karıştırıp gülümsedi. Bu gülümseme benim için o kadar güzel bir görüntüydü ki sürekli izlemek isterdim.
“Biz çıkalım mı çocuklar?” Annemin sesiyle utançla Jongin’den uzaklaştım. Şimdi kanepenin bir ucunda o bir ucunda ben vardım. Annem halimize kıkırdayıp aramıza oturdu. “Jongin geç oldu. İstersen artık...”
“Anne! Onu kovacak mısın?” annemi susturup biraz daha izin isteyen gözlerle ona baktım.
“Jongin, diyorum ki geç oldu.” Annem beni duymamazlıktan gelip kaldığı yerden devam etti. “İstersen artık Luhan da hazırlansın ve birlikte çıkın.”
“Ne? Nereye çıkacağız?!”
“Söylemeyi unuttum.” Jongin anneme çekingen bir bakış attığında annem mesajı alıp aramızdan kalkmıştı. Yanıma yaklaşıp kulağıma eğildi. “Her şeyin bittiği yere, yeniden başlamak için gidiyoruz. O limanı hatırlıyosun değil mi? Oranın yakınlarında okyanus kenarında bir ev var oraya gidiyoruz. Şimdi bu yüzden sana bir süre lazım olabilecek şeyleri al yanına olur mu?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coincidental Hostage
FanficTesadüflere inanır mısınız? Hayır mı? Peki, gecenin bir yarısı iki kişiyi öldürmekten aranan biri sizi rehin alırsa?