Kendime geldiğimde-ki son günlerde kendimi, hiçbir zaman kendimde hissetmemiştim- yumuşak ve sıcak bir yerdeydim. Uzun zamandır hissetmediğim rahatlıkla yattığım yerle daha çok bütünleşmeye çalışırken aldığım acıyla gözlerimi açtım.
“Çok özür dilerim.” Jongin panikle dudaklarını şişirdi ve bileğime üflemeye başladı. Uykudan uyanan gözlerim olabildiğince büyüyerek ne yaptığına baktı. Elinde krem vardı ve bunu bileğime yediriyordu. O bileğimde kelepçe olmalıydı. Lanet olsun ben burada keyifle yatarken ikimizi ayırmışlardı. “İyi misin?” hayır değilim hem de hiç.
“Canım acıyor.”
“Çok özür dilerim. Acımaması için uğraştım ama krem biraz yakıyor. Tanrım sana bunu hiç yapmamam gerekirdi.” Bileğimdeki Jongin’in üflemesiyle oluşan serinlik rahatlatamıyordu beni. Canımın acısı onun üfleyerek geçirebileceği türden değildi. Onun yanında kalmak istiyordum. Benimle hep bu şekilde ilgilensin... “Şimdi güzelce saralım.” Komodinin üzerine uzanıp sargı bezi aldı. Bileğime dokunuşları o kadar narin ve kibardı ki bana hep bçyle dokunsun istedim. Beni sevsin, sadece bileğimi değil kalbimi de sarsın istedim. Ama bu çok büyük bir istekti biliyorum. Jongin’e odaklanmış bakarken gözlerimin dolmasını sağlayacak bir şey yaptı. Bezi bileğime güzelce sarıp, sardığı yeri dudaklarıyla buluşturdu. Gözlerini kapatıp uzun süre bekletti dudaklarını orada. Boğazımdaki düğümden bilinçsizce kurtulduğumda ağlamaya başladım. Böyle olmamalı. Derim soyulup kemiğim meydana çıkana kadar onunla bağlanmaya razıydım. Bu olmamalı. Ondan ayrılamam. Ona ihtiyacım varken olmaz, ona böylesine muhtaçken olmaz. Utanmazca sarsılarak ağlamaya başladım. Yatakta bana doğru ilerleyip omuzlarımdan tutarak doğrulmamı sağladı. Bedenim bitkinlikle doğrulduğunda aramızdaki boşluğu kapatıp beni kollarına aldı. Ateşimden dolayı terlemiş olan ensemi okşuyordu. Bense üzerindeki gömleği elimdeki terle buruşmasını beklercesine sıkıyordum. Zaman dursun istiyordum. Ya da tam bu anda ölmek. Sonrasını görmek istemiyordum. İleride yaşayacağım acıyı takmak istemiyordum.“Sana sıkıntı çektirdiğim için özür dilerim. Canını yaktığım, kalbini kırdığım, korkuttuğum ve yorduğum için. Her şey için üzgünüm. Duygularını alt üst ettiğim için kendimi hiçbir zaman affedemem. Hayatına hiç girmemek isterdim.” Bense hayatımdan hiç çıkmamanı. “Her şey için pişmanım.” ben ne kadar üzülürsem üzüleyim pişman olmayacaktım oysaki. “Sana bunları yaşattığım için pişmanım. Ama...” aldığı derin nefes kulağımı dolduruyordu. “Eğer bir gün aynı durumla karşılaşsam yine seni rehin alırdım. Seni tanıdığım için hiç pişman olmadım. İyi ki seni kaçırdım ve seni tanıdım. Teşekkür ederim. Her şey için teşekkür ederim Luhan.” Sesindeki kırılma ağladığı anlamına mı geliyordu? “Sana çektirdiğim her şeye rağmen bana destek oldun.” Kendimi tutamayarak daha çok ağlamaya başladım. Böyle bitmemeliydi eksik olan şeyler vardı. dudaklarının tadı hala ağzımdayken benim ondan ayrılmamı nasıl beklerdi? “Seni ağlattığım için özür dilerim.” Bedenini benden ayırıp yüzümü avuçlarının arasına aldı. Gözlerimin içine acı içinde ve yaşlarla bakıp gülümsedi. Göz çukurlarımdan kaçan damlaları yanaklarımda yakalayarak baş parmağının altına hapsetti.
“Bileğin...” yüzüme uzanan elini avuçlarımın içine aldım. Bileğinin benimkinden daha kötü durumda olduğuna yemin edebilirdim.
“Nasıl hissediyorsun daha iyi misin?” elini benden kaçırıp alnımı kontrol etti.
“Jongin elini sarmamız lazım çok kötü görünüyor!”
“Gerek yok geçer bir kaç güne.”
“Saçmalama Jongin kremi ver.”
“Luhan bana iyi davranmayı kes! Her şeyi benim için daha da zorlaştırmayı kes! Kendimi ömür boyu suçlu hissetmemi mi istiyorsun?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coincidental Hostage
FanfictionTesadüflere inanır mısınız? Hayır mı? Peki, gecenin bir yarısı iki kişiyi öldürmekten aranan biri sizi rehin alırsa?