21.Bölüm 'Senin Yüzünden'

2.5K 159 58
                                    

Melody Of Rain~

Not:Bolca söveceğiniz bir bölüm hazırlıklı olun yani bana sövmeyin bölüme sövün ._.

21.Bölüm ‘Senin Yüzünden’

[JongIn]

Bu yüzden oldu.
Uzun zaman boyunca beni ben olarak görmeni beklediğim için.
Sana tüm kalbimi kirletmen için verdiğim için.
Tüm zamanım söylememi istediğin yalanlarla doldu.
Her şeyin değişeceğini biliyordum.
Yaralanacağımı.Kırılacağımı.
Sensiz kalacağımı.
Onunla olduğum tüm zaman boyunca aklımın ‘Neden?’ sorusuyla kurcalanacağını.
Şimdi düşünüyorum da artık değişmem gerekiyor.

Senin yüzünden oldu.
Senden nefret ediyorum.
Yinede hala sana inanıyorum.
Bana ihtiyacın olmadığını bilmeme rağmen seninle olmak istiyorum.
Güçlü kalmam gerekiyor.
Ama yapamıyorum.
Sensiz olamayacağımı bilmeme rağmen dayanmaya çalışıyorum.
Ben ne olmuş olursa olsun seni seviyorum.

Bu beni parçaladığın ilk sefer değil.
Beni bırakıp gittiğin ilk sefer değil.
Kalbim her zaman bir önceki tartışmamızdan daha çok ağrıyor.
Eskilerinin üzerine yenisi eklendiğinde göz yaşlarım daha çok akıyor.
Belkide bana daha çok ilgi göstermeni beklediğim için.
Ama şimdi biliyorum.
Ben şimdi ve sonsuza dek sensiz kalmaya alışmak zorundayım.

Seninle birlikte olmakla hata yaptım.
Sana izin vermekle hata yaptım.
Ben daha en başından sana aşık olmakla hata yaptım.

**

Gözlerimi araladığımda başımda keskin bir sızı ve vucudumda ne olduğunu tahmin edebildiğim bir uyuşukluk vardı.
Yatakta doğruldum ve dakikalar boyu aynı pozisyonda bekledim.
Gitmek istemiyorum.
Onu görmek istemiyorum.
Onu gördüğümde nasıl dayanabileceğimi bilmiyorum.

Ellerimi başımın iki yanına koyup bastırdım.
Berbat hissediyordum.
Dün hiçbir şey içmemiştim.
Ama beynimin bir yanı benim KyungSoo’ya verdiğim acının pişmanlığından,diğer yanı Sehun’un bana verdiği acının yorgunluğundan ağrıyordu.
Nasıl bir üçlemeydi bu böyle?
Nasıl bir oyundu?
Hah,dur bir dakika üçleme mi?
Peki ya Luhan o bu oyunun tam olarak neresinde?

Cevabını bilmeme rağmen düşündüm.
Luhan her şeyin merkezindeydi.
Her şeyin.
Olaylara,bu lanet olası üçlemeye tam olarak 7 sene sonra dahil olmuş olmasına rağmen oyundaki şah o’ydu.
Luhan öldüğünde Sehun’da ölürdü.
Sehun öldüğünde bende ölürdüm.
Ve ben öldüğümde KyungSoo’da peşimden gelirdi.

Luhan.Luhan.Luhan.
Her şey Luhan.

‘’Lanet Olsun!’’ 

Bir anlık sinirle yanımdaki dolu su bardağını yere ittirdim.Bardak binbir parçalaya ayrılırken KyungSoo duyduğu sesler yüzünden olsa gerek bir anda yanımda belirmişti.

‘’Tanrı Aşkına,ne yaptın sen?’’

Elleri sinirle saçlarını çekti ve sonrada iç geçirip cam kırıklarını toplamaya başladı.

‘’Elini keseceksin.’’ Suratımı ekşitirken söyledim.Onu düşündüğümden değildi…yinede söylemem gerekiyor gibi hissetmiştim.

‘’Sorun değil,JongIn.Benim elimin kesilmesi fazla acıtmaz,ama senin kalbinin acısı ikimizide üzer.’’

‘’Kalbimin acıdığını nereden biliyorsun?’’ 

KyungSoo duraksadı.Yalnızca birkaç saniyelik bir duraksama olsada gözlerinin önüne inen karanlığı görmemek elde değildi.

‘’Bilmiyorum.’’ Mırıldandı.

‘’Bardağı yanlışlıkla düşürmüş olacak kadar sakar değilsin değil mi?En azından evli kaldığımız 5 sene boyunca öyle değildin.’’ Kalbimin acısını toplayıp-çarpan gülümsemesini takındı ve o filmlerdeki meşhur keskin kılıcı alıp tam olarak yüreğimin üzerine sapladı.

Sen bana bu kadar güzel gülümserken ben nasıl seni yaralamaya devam edeceğim KyungSoo?
Hayır JongIn!Hayır.Hayır.Hayır.
Ona iyi davranma.
Ona yüz verme.
Onu mutlu etme.
Bu hiçbir işe yaramayacak.
Sadece sana daha çok aşık olacak ve bu hiçbir şeyi kolaylaştırmayacak.

‘’Duş alacağım Soo.Kalk yerden.’’

‘’Seni banyoya kadar taşımamı ister misin?’’ 

Kaşlarımı kaldırıp alaycı bir gülümseme bıraktım.
‘’İstesende yapamazsın aptal.Beni taşıyacak gücün varmış gibi sanki.’’

KyungSoo gözlerini kısıp dilini yanağının altına sıkıştırdı.

‘’Banyonu yap,yemeğini ye ve defol.İşe geç kalıyorsun.’’ 

‘’Soo,canım sabah seksi istiyor.’’ 

İşte!Yine o karartı.
Siktir neyi var bu çocuğun?

‘’Olmaz.’’ Gözlerini bana çevirirken söyledi.Gülümsemesi bir anda silinmişti.

‘’KyungSoo!’’ Kapıya doğru ilerdiğinde seslendim.
Kafasını çevirmedi.Tanrım lanet olsun bu çocukta gerçekten bir şey var.

‘’Sana…ne oldu?’’ Kelimeleri dikkatli ve nazik çıkarmaya çabalasamda ne kadar başarılı olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu.

‘’Bir şey yok,Kai.Bu sabah çok konuşuyorsun.Sana söylemiştim,çok konuştuğun zaman başımı ağrıtıyorsun.’’ 

Ve sonrada karşılık vermemi beklemeden çıkıp gitti.
Yüce İsa!O çok,çok,çok garip davranıyor.

**

‘’Lu!Tanrım Luhan!’’ XiuMin’in bağırışları kulaklarımda yankılandı.
Olduğum yerden doğrulmaya çabalamış ancak tabiki başarılı olmamıştım.Çıplak bacaklarımda sıcak ellerini hissettiğimde ürperdim ve sonrada yaranın üzerine değer parmaklarının verdiği acıyla inledim.
Korkmuş görünüyordu.

‘’D-doktor çağıracağım.’’ 
Vucudumdaki yaralara daha önce hiç dayak yememiş bir çocuğun yaşlı gözleriyle bakarken içimden ağlayacağı zamanın belirleyebilmek için saniyeler sayıyordum.
‘’İyiyim.’’ Elimi karnımın üzerine bastırıp kusmama engel olmaya çabalarken söyledim.

‘’Yaralarını temizleyeceğim.’’ Banyoya koşmaya başladığında çıkarabildiğim tüm sesle bağırdım.

‘’Önce….’’ Sesimi duyduğunda kafasını arkaya çevirip durdu.

‘’Önce?’’ Tekrarladı ardımdan.

‘’Bir şeyler yemem gerekiyor.’’ Güçlükle söyledim yeniden karnımın üzerine bastırırken.

‘’Üstünü giydirmemiz gerekiyor Luhan.Sen….çıplaksın.’’ Kızaran yanaklarını gizlemek için kafasını başka bir yere çevirdi ve gözleri benim dışında odanın her bir santimetre karesinde gezindi.

‘’Tahrik mi oluyorsun?’’ Çektiğim onca acıya rağmen espri yapmaya uğraştım.

Alt dudağını dişeyip gözlerini kıstı.

‘’Kim olmaz ki?’’ 

Beklediğimden tamamen farklı bir cevap vermişti.Ben benimle dalga geçip ‘saçmalamamamı’ söylemesini beklerken o…..

‘’Çorba yapacağım.Midene sıcak bir şeyler girmesi gerekiyor.’’ 

Dışarı çıkmadan önce gözleri kanlı vucudumun her bir zersini itinayla süzdü ve sonrada iç geçirip odadan çıktı.

‘’Ne oluyor buna?’’ Arkasından bakarken mırıldandım.
Kafamı yastığa koymaya çabaladım ama olmamıştı.Bırak kafamı kaldırmayı,nefes almaya bile takatim yoktu.

Lanet…Sehun beni fena becerdi.

**

‘’Neden hala çıplaksın?’’ Elinde koca bir tabakla içeriye girmiş ve adımını attığı an hesap sormaya başlamıştı.

‘’Ben kafamın yalnızca birkaç milim arkasındaki yastığa bile uzanamazken sen nasıl üstümü giyinmemi bekliyorsun ki?’’ 

‘’Sana rahatsız olduğumu söylemiştim.’’ 

‘’Burada rahatsız durumda olan biri varsa sen değilsin Xiu,benim.’’ 

Kaşığı ağzıma tıkarken gözlerini kalkık penisime dikti.

‘’Dün gece sana yetmemiş anlaşılan.’’ 

Ağzımdaki çorbayı suratına püskürtüp çemkirdim.

‘’Üşüdüğüm için aptal!Üşüdüm!’’

Bir yandan eliyle suratındaki çorbayı sıyırıyor diğeriylede elindeki kasaye yanındaki komidine koymaya uğraşıyordu.
Vucudumun acısını bir kenara bırakıp bir anda olduğum yerden doğruldum ve elbette sonrasında çığlık atmaya başlamıştım.

‘’Kıçımın üzerine oturamıyorum.’’ Homurdandım kendi kendime duymadığına emindim.

Ağrıyan kalçamı yatağın üzerinde hafifçe zıplayarak yumuşak yastığın üzerine bıraktım ve sonrada yastığın verdiği rahatlıkla gözlerimi kapatıp derin bir nefes bıraktım.
Sonunda iyi hissettiren bir şeyler.

**

‘’Kendim mi yıkanacağım?’’ 

‘’Ben mi yıkayacağım?’’ 

‘’Banyoda düşüp ölebilirim.Sorumluluk alacak mısın?’’ 

‘’Sorumluluk alacak kişi ben değilim Lu,siktiğimin sarışın piçi.’’

‘’Ona piç deme.’’ Gözlerimi kısıp dişlerimi sıktım.

‘’O piç kelimesini hak etmiyor.Babası belli olmayan o değil,benim.’’

Ayaklarımı sürüye sürüye banyoya yürüdüm ve kapıyı çarpıp kilitledim.
Peşimden koşmuş,içeri girmeye çabalamıştı ama izin vermedim.

Nasıl ona piç diyebilir?
Onu tanımıyor bile.

Küvete suyu doldurup kurumuş kanla kaplı bacağımı içine attığımda gözlerimden yaş geldiğine yemin edebilirdim.
Lanet,çok acıyor.

‘’Luhan,izin ver de yardım edeyim.’’

‘’Gerek yok.’’ Sert bir sesle söyledim.Ama yalandı işte.Elbette ona ihtiyacım vardı.Hem omzunda ağlamak için hem de beni yıkaması için.Eğer Sehun burada olsaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.O beni yıkardı.Beni giydirir bana yemeğimi yedirir ve bana defalaca sarılıp özür dilerdi.

Ne kadar şerefsiz olursa olsun onu gerçekten seviyordum değil mi?
İç geçirip yeniden kapıya yürüdüm.MinSeok kapının önüne oturmuş dizlerini karnına kadar çekmişti.
Kapının açılış sesini duyduğunda yerinden fırladı ve bir şey bekliyormuşcasına gözlerime baktı.

‘’Gir.’’Söyledim ve sonrada topallaya topallıya yeniden küvete yürüdüm.

Bacaklarındaki kotu dizlerine kadar güçlükle sıvadı ve benimle birlikte küvete girdi.

‘’Senin yüzünden üstüm sırılsıklam olacak.’’ Mızmızlandı ve benim tek yaptığım gözlerimi devirmek oldu.

‘’Kadın gibisin MinSeok.Her şeyden şikayet ediyorsun.Kendim yapabilseydim seni çağırmazdım.Meraklı değilim çirkin vucudumu sana sergilemeye.’’ 

Ben görmemiştim ama derin bir şekilde yutkunup kısa bir an için duraksamıştı.

‘’Sen çirkin değilsin.’’ Sıcak lifi yeniden açık olan yaralarım üzerine bastırdığında ellerimi soğuk duvara yaslayıp destek aldım.
Küçük bir el kalçamın üzerinde dolandı ve bir süre boyunca aynı yerde kaldı.Ne yaptığını sormak için kafamı çevirmiştim.Olacakları bilmeden.
Dudakları dudaklarımı sıyırdı ve çenemin üzerine değdi.

‘’Sen dokunmaya kıyamadığım kadar güzelsin.’’

**

‘’Sehun!’’ Uzun olanı gördüğünde taksiden inip koşmaya başladı.Sabah sinirliydi ama şimdi...Nedense bir anda tüm sinirinin uçup gittiğini hissetti.

‘Mükemmel Oh Sehun mucizesi.’ Düşündü kendi kendine kıkırdamaya başlamadan önce.

Sehun JongIn’i duymuyor değildi.Esmer olanın arasından seslendiğini işitebiliyor ama cevap vermek istemiyordu.Bir an önce odasına çıkmalı,kapısını kilitleyip kulaklığını takmalıydı.Böylece JongIn neden kendisini umursamadığını sorduğunda adam akıllı bir bahane uydurabilecekti.

Düşündüğü yaptı ve asansöre binip bir an önce kapanması için düğmeye bastı.JongIn tam karşısında boş bakışlarla ona izlemeye devam ederken Sehun onu fark etmemiş gibi davranmayı sürdürmüş arkasında kalan cam bölmeden esmer olanın tepkisini seyretmişti.

‘Güzel olan her şey eninde sonunda biter,JongIn.’

**

Odasına çıktığında tıpkı planladığı gibi üçlü deri koltuğuna yatıp kafasını yumuşak yastığa koydu.JongIn kapıya vuruyor ama Sehun açmayınca telefonunu çaldırıyordu.

Gözlerini devirdi.

‘’Neden bu kadar yapışkan?’’ 

Elini alnına vurup kapıya yürüdü ve burun kemerini ovuştururken anahtarı çevirdi.

‘’Neden açmıyorsun,lanet olası?Dakikalardır sana sesleniyorum duymuyor musun?’’ 

‘’Yorgundum,Kai.’’ Umursamaz bir tonla söyledi Sehun JongIn’in alınmasına sebep olarak.

‘’Seni sinirlendirecek bir şey mi yaptım?’’ 

‘’Bak,sadece yorgunum tamam mı?Üstüme gelmekten vazgeç.Dün çok uzun bir gece geçirdim.İki haftanın acısını tüm gecemi onu becererek çıkardım ve Tanrı bilir şuan ne haldedir.Eminim yürüyemiyordur bile.’’ 

JongIn başının döndüğünü hissetti.Elini yanındaki dolaba yaslamış destek almak istercesine tutunuyordu.
Gözlerini birkaç defa kapatıp açtı ve sonrada acısını gizleyebilmek umuduyla yeniden konuştu.

‘’İ-iyi yapmışsın.Seni özlemiş olmalı.’’ 

‘’Hayır,iyi yapmadım.Dün zevk almadığına eminim.Onu berbat bir hale getirdim.Tanrım kendimden tiksiniyorum.’’

‘’Hey hey hey!Dur bir dakika,kendinden tiksinemezsin.’’
‘’Neden olmasın?’’ Sordu Sehun söylediklerine anlam veremiyordu.

‘’Çünkü sen…ne yapmış olursan ol tiksinilebilecek biri değilsin.Eğer öyle bir şansım olsaydı bunu ben yapardım.’’ 

Nefesinin kesildiğini hissetti.Lanet,bu çocuk neden böyleydi.

‘’Benimle böyle konuşma.’’ Söyledi Sehun,kalbinin sıkıştığını hissediyordu.

JongIn cevap vermedi.Onun yerine sadece kafasını önüne eğmiş derin bir nefes bırakmıştı.

‘’Özür Dilerim,Oh.Seni yalnızca rahatsız ediyorum.Dosyaları tamamlayıp sana getireceğim.Görüşürüz,ya da belki de istemezsen görüşmeyiz.Üzgünüm.’’

Kalbi binbir parçaya ayrılmış bir şekilde ayağa kalkmış odadan çıkmak için yürümeye başlamıştı.Göz yaşları yine ve yine her zamanki gibi gözlerine tecavüz ediyordu.
Lanet olsun.Neydi bu böyle?Regl dönemindeki kadınlara benziyordu.Sinirli ve alıngan.
Elini kapı koluna attığında arkasından gelen ayak seslerini işitmedi.Tek düşünebildiği kendisiydi.Onu rahatsız ediyordu.
Sehun kendisini görmek istemiyordu.
O sadece Luhan’ı…

Beline dolanan ve boynuna bastırılan alınla düşünceleri yarıda kaldı.Kafasını çevirip onu görmeye uğraştığında onunda ağladığını fark etmişti.

‘’Neden bu kadar iyisin?Neden bu kadar mükemmelsin Tanrının cezası?Neden?Neden?Neden beni bu kadar çok seviyorsun?Senden uzaklaşmam gerekiyor JongIn.Seni bırakmam gerekiyor.Ama sen her şeyi daha da zorlaştırıyorsun tam senden nefret etmeye başladığım sırada karşıma çıkıp beni yeniden kendine alıştırıyorsun ve bu çok sinir bozucu.’’ 

‘’Bunu yapan gerçekten ben miyim?Aynılarını bende hissediyorum,Oh.Senden vazgeçeceğime dair yemin ediyorum ama..ama seni gördüğümde tüm düşüncelerim allak bullak oluyor.Gururumu bir kenara bırakıp kollarına koşmak istiyorum.Senin istemediğini bilmeme rağmen sürekli seni sevdiğimi söylemek istiyorum.Sana sarılmak,seninle birlikte olmak.Aslında tek istediğim senden vazgeçmek ama yapamıyorum.İstesemde olmuyor.’’ 

‘’Bir gün benden gerçekten vazgeçmen gerekecek,biliyorsun değil mi?Bu yanlış,JongIn.Çok fazla sürdüremeyiz.Nereye kadar kaçacağız?Bir gün öğrenecekler.Luhanı bırakmayacağım.Eğer bir seçim yapmam gerekmeseydi ikinizinde benimle olmasına izin verirdim.Senide,onu sevdiğim kadar çok sevebilirdim.Ama öyle bir şansım yok ve sana söyledim bir seçim yapmam gerekirse bu sen değil JongIn,Luhan olacak.Sadece acı çekeceksin görmüyor musun?Neden daha fazla yaralanmadan uzaklaşmak varken hala beni arzuluyorsun?Canın yanıyor,kör değilim.Görebiliyorum ama elimden hiçbir şey gelmiyor.’’
Burnunu esmer tene birkaç defa sürttü ve JongIn’in hıçkırmasına sebep oldu.Kısa olan bedenini çevirmiş her zamanki hatasına yeniden düşmüştü.Kollarını beyaz olanın ince beline dolayıp kendini ona yasladı.

‘’O zaman seni unutmama yardım et.Bende bu acıyla yaşamak istemiyorum.Hayatım mahfoluyor.Sensiz olamayacağımı biliyorum,sen olmadığında acı çekeceğimi.Ama sen yanımdaykende bir şey değişmiyor.Her zaman yalnız hissediyorum,yanımda olduğunda da,olmadığında da.Çünkü biliyorum.Benimle sevişirken bile düşündüğün şey ben değil Luhan oluyor.Ona ihanet etiğini düşünüyorsun.Aşkına zarar verdiğini hissediyorsun.Aklını kurcalayan kişinin ben olduğumu söylüyorsun ama yanıldığını biliyorsun.Ben değilim Sehun.Kalbinde,beyninde yalnızca Luhan’ı istiyor.’’ 

Derin bir iç çekip yüzünü siyah saçlara gömdü.

‘’Ne yapmam gerektiğini söyle öyleyse.Beni unutman için tam olarak ne yapmam gerekiyor?Şikayet etmeyeceğim JongIn.Ne istersen yapacağım.Sadece…bana nasıl olacağını söyle.Nasıl aşkından kurtulabileceğini.’’

‘’Bana iyi davranma.Benimle yat ama zevk için değil.Kalbimi parçalamak için yap.Bana acı ver.Tıpkı her zaman yaptığın gibi.Zor değil Sehun.Bana sarılma,beni öpme.Yalnızca beni kullan ve bir kenara at.Ama asla gülümseme.Asla.Eğer gülümsersen…ben yeniden sana aşık olurum.’’ 

**
KyungSoo adımlarını hızlandırıp Sehun’un odasının önünde durdu.Geniş penceresinin perdesini indirmiş ancak arada kalan boşlukları kapatmayı akıl edememişlerdi.Tanrı Aşkına nasıl iş yerinde o işi yapabilirlerdi?

Birkaç adım geriledi ve sonunda arkasındaki mermer merdivenin dayanağına çarptığında derin derin soluyup gözlerini kapattı.
Titreyen elleriyle ceketinin cebindeki telefonu çıkarmaya çabalarken alele acele gözlerinin görebildiği kadarıyla ihtiyacı olan tuşlara bastı.

‘Plan değişti,Kris.JongIn Sehun’u çoktan ele geçirmiş.Ona haber vermem gerekiyor.Bu…bu fırsatı bir daha bulamayacağım.’ 

Mesajı gönderdikten sonra rehbere girip aklındaki ismi bulmaya uğraştı ve sonunda gördüğünde garip bir sevinç dalgasının gözlerinin önünden geçip gittiğine yemin edebilirdi.

‘’Evet?’’ Sert bir sesle cevapladı telefonu.

‘’Hey Lu,her ne yapıyorsan bırak ve buraya gel.Görmen gereken bazı şeyler var.’’

‘’KyungSoo gerçekten seninle uğraşamayaca-‘’

‘’Sehun seni aldatıyor.’’



’’Ne?’’ 

‘’Kocan seni kocamla aldatıyor,Luhan.’’

**

~Melody Of Rain~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin