Bay Styles Daylen'ın tabağındaki tavuğu ufak parçalara ayırırken Luisa ağzındakileri yutabilmek için birkaç yudum su içip meraklıca sordu.
"Her öğrencinizle bu kadar yakın mısınız?"
Gözlerimi büyülterek ayağına bastığımda sessizce inleyerek çatalını tabağının içine düşürdü.
"Arline ders konusunda benden yardım istedi, ben de onu kırmadım."
Zoraki bir şekilde gülümseyip bıçağımla böldüğüm tavuğun bir parçasını ağzıma attım.
"Çocuğunuz var ama elinizde yüzük göremiyorum."
Masanın altından Luisa'ya bir çimdik attığımda öksürerek çatalını geri eline aldı. Bay Styles kendini doyurmak yerine Daylen'a çatalıyla yiyecekleri uzattığında mükemmel görüntüsüne baktım.
"Sanırım çok meraklı bir kişiliksiniz."
Luisa omuz silkerek arkasına yaslandı.
"Yani..."
Ortamdaki yarı gergin yarı espritüel havayı yenmek için lafa atıldım.
"Gözlemlerim kadarıyla Bay Styles hem mükemmel bir öğretmen hem de mükemmel bir baba."
Gamzelerini göstererek kendi tabağına döndü.
"Teşekkür ederim Arline."
Luisa sodasına uzanıp birkaç yudum içti.
"Sahi, adınız ne Bay Styles ?"
Yeşillerini bu sefer Luisa'ya döndürdü.
"Harold."
Erkeksi sesiyle ismini mırıldandığında resmen kalbimden bedenime bir ateş yayılmıştı.
"Memnun oldum ben de Luisa, gerçi söyledim diye hatırlıyorum."
Tebessüm ederek çatalını tabağındaki tavuğa batırdı.
"İsmin çok sevdiğim bir arkadaşımın ismine benziyor."
Luisa başını sallayıp bu sefer Clay'e sarmaya başladı.
"Senin adın ne?"
Daylen içtiği meyve suyunu bırakmadan umursamaz bir biçimde Luisa'ya baktı.
"Hadi ama dostum adını sordum."
Luisa masaya eğilerek Daylen'ı dürtmeye başladığında Bay Styles'ın Luisa'nın çocukla çocuk olma çabalarından dolayı gülümsediğini gördüm.
"Eğer benimle konuşursan sana süper kahraman dergilerimi gösteririm."
Daylen yeşilimsi gözlerini önce babasına sonra Luisa'ya kaydırdı.
"Nerede?"
Luisa ayağa kalkıp karşıya geçerek Daylen'ı kucağına aldı.
"İzninizle çocuğunuzu götürüyorum."
Bay Styles gamzelerini çıkartarak başını salladı. Luisa yanımdan geçerken kulağıma eğildi.
"Göster marifetini."
Ardından Bay Styles'a çaktırmamak için yanağıma bir öpücük kondurarak Daylen ile birlikte üst kata çıkmaya başladı.
"Eline sağlık Arline, bizi ağırladığın için çok teşekkür ederim."
Gülümseyerek başımı salladım.
"Rica ederim."
Ayağa kalkarak masadaki boş tabakları toplamaya başladığımda o da kendi tabağını alarak ayağa kalktı.
"Mutfak nerede?"
Elimle onu durdurdum.
"Lütfen siz oturun, ben toplarım."
Kaşlarını kaldırdı.
"Mutfağa ilerle Connor."
Daha fazla ısrar etmeden mutfağa doğru ilerledim. Arkamdan gelişini hissedebiliyordum. Tabakları lavabonun içine bıraktım. Bulaşıkları yarın Luisa'nın üzerine yıkabilirdim.
İşimi hallederek tam arkamı dönmüştüm ki bedenim Bay Styles'ın muhteşem kokulu bedenine çarptı. Elindeki kirli tabağı benimki gibi lavabonun içine bırakıp bir adım geri çekildi.
Kalçam tezgaha yaslı bir haldeyken bedenim tezgah ile Bay Styles'ın arasında kaldı. Dudaklarını yalayarak bana baktığında şu an nasıl bir durumun içerisinde olduğumu anlamaya çalıştım.
Ani bir hamleyle ona arkamı döndüğümde bu sefer yukarıya uzanıp dolabı açtım. İçerisindeki su bardaklarına ulaşmaya çalıştığımda bana yardımcı olarak bardağı öne doğru uzattı. Ardından arkama bir adım daha yaklaşıp eğildi.
Kalbim neredeyse göğsümü delip deşecekti. Bedenim kavrulmaya başladığında tam arkamda hissettiğim sertlikle yutkunmuştum.
Bardağı yavaşça tezgaha bıraktığımda nefes alışveriş seslerini duyabiliyordum. Arkamdan çekilmek yerine öylece bekliyordu. Şu an ona arkam dönük bir şekilde durmak beni daha fazla terletiyordu.
Üzerime eğildiğini hissettiğimde neredeyse tüm nefesim kesilmişti. Ellerimi yavaşça tezgahın üzerine koyduğumda parmakları yavaşça kalçamın iki tarafına doğru kaydı.
"Arline..."
Kesik nefeslerim arasında yutkunarak bekledim. Kalçamın iki yanına koyduğu elleriyle bedenimi yavaşça kendine döndürmeye başladı. Gözlerim utançla gözlerini bulduğunda gözlerimin içine bakmaya devam etti.
"Arline... bana ne yaptın?"
