Odasının kapısını ardımdan kapatıp kiliti iki kere kapının deliğinde çevirdi. Bakışları beni yakaladığında masasına yaslanmış bir şekilde ona baktım.
Takım elbisesinin uçlarını düzeltip ağır adımlarla karşıma geldi. Tam önümde durduğunda başımı biraz kaldırıp onunla göz hizası kurmaya çalıştım.
"Ne istiyorsun?"
Sertçe yutkundum. Parfümünün kokusu ciğerlerimi delecekti. Dudaklarımı ıslatıp uzun kirpiklerine baktım.
"Siz ne yapmamı istiyorsunuz?"
Çarpıkça gülümsedi. Yanağındaki gamzeler dikkatimi çekmişti. Hayranlıkla gamzelerine bakmaya başladığımda yüz ifadesi tekrar eski haline dönüp gamzelerini yok etti.
Stresten avuç içlerim terlemişti. Avuçlarımı çaktırmadan pantolonumun üzerine sürtüp kurutmaya çalıştım.
Tekrar ona bakmaya başladığımda gözlerini kapatıp iç çekti. Çok etkileyiciydi. O çok fazla etkileyiciydi. Her hareketi, her jesti onu fazlasıyla çekici kılıyordu.
Parmaklarımı titrekçe geniş omuzlarına uzatıp ellerimi ensesinin arkasında kenetledim. O öylece hareketsiz dururken kendimi fazlasıyla edepsiz ve liseli bir öğrenci gibi hissediyordum.
Kendime daha fazla acı çektirmeden yutkunarak dudaklarına yaklaştım. Benim aksime özgüvenimi kırarak bir adım geri çekildi.
Parmaklarımı ensesinden çekip dolan gözlerle ona baktım. Ne yapıyordum ben? Az önce kendimi rezil etmiştim. Ayrıca bu hemen dolan gözler de neyin nesiydi? Biraz daha kendimle bunun hakkında tartışacak olursam ağlayacaktım.
Uzun ve yüzüklü parmakları elime uzandığında şaşkınlıkla ona baktım. Yüz ifadesini bozmadan elimi pantolonunun önündeki şişkinliğin üzerine çekti. Ardından bir adım daha atarak daha önceden aramızda açtığı boşluğu doldurdu.
"Dokunabilirsin, ama öpmek yok."