Bilgisayarımı Nadia'ya doğru çevirdim. Eğilerek yazdıklarıma kabataslak göz gezdirdi.
"Güzel gidiyor Harold."
Arkasını dönüp tekrardan yazıcıyla uğraşmaya devam etti. Menü çubuğunun yanındaki saate baktım. Üniversite yavaşça boşalıyordu. Ayrıca toplantı biteli tam bir saat oluyordu. Dikkatimi Nadia'nın sesi dağıttı.
"Hafta sonu boşsan bana gel, yazmaya devam edelim."
Parmaklarımı klavyede tutarak üzülmüş gibi yanıtladım.
"Ah, çok isterim Nadia. Ama hafta sonu oğlumla vakit geçiriyorum."
Omuz silkip gülümsedi.
"Onu da getirirsin."
Yalan bulamadığım için çoktan terlemeye başlamıştım.
"B-ben onu gezdireceğime söz verdim."
İç çekip yanımdaki sandalyeye oturdu.
"Peki."
Bacağını bacağıma sürterek konsantre olmamı engelliyordu. Yutkunarak bakışlarımı ona çevirdim.
"Daha ne ekleyebilirim?"
Gözlerini yukarı kaldırarak biraz düşündükten sonra yanıtladı.
"Bütün bunlara ek olarak; Victoria Döneminin en belirgin özelliklerinden birisi elbette ki sanayi ve sanayileşmedir."
Başımı sallayarak dediği şeyleri hızlı bir şekilde bilgisayarımdaki word dosyasına geçirdim. Sağ elini dizimin üzerine koyup yavaşça sıktığında dudaklarımın içini dişleyerek konuşmaya devam etmesini bekledim.
"Dickens yaptığı betimlemelerle sanayileşmenin şehirdeki sonucunu okuyucusunun zihninde canlandırır."
Cümlesinin sonlarına doğru enseme üflediğini hissettiğimde yutkundum. Bir öncekine göre daha yavaş bir şekilde parmaklarımı klavyede gezdirmeye devam ettim.
Acaba Arline gitmiş miydi? Ama onunla beraber gideceğimi söylemiştim. Büyük ihtimalle beni bekliyordu ve işimi bir an önce bitirmeliydim. Devam etmesi için Nadia'ya mırıldandım.
"Evet?"
İç çekerek parmaklarıyla aniden pantolonumun üzerinden erkekliğimi kavradığında hızlıca bileğini tuttum. Gözüme baktığı an yavaşça elini pantolonumun önünden uzaklaştırdım.
"Çalışmamız lazım Nadia..."
Parlak gözlerle gözlerimin içine baktı.
"Sabaha kadar çalışıp bu bölümü tamamlarım Harold. Bence şu an ikimizin de gevşemesi lazım..."
Elimi tutarak gömleğinin içine soktuğunda yutkunarak elimi geri çektim.
"Gerçekten çalışmamız gerek, yoksa gideceğim."
Otoriter ve onu kırmamaya çalışan sesimle konuştuğumda sandalyesinden ayağa kalktı. Dizlerinin üzerine çökerek bacaklarımın arasına girdi. Şaşkınca ona baktım. Her an bir öğrenciye yakalanabilirdik.
"O zaman sen çalış Harold..."
Parmakları pantolonumun düğmesini yavaşça açtı. Ardından fermuarı indirerek boxerımın önündeki şişliği avuçları arasına alarak sıktı. Ağzımdan istemsizce acı dolu bir inleme çıkmıştı.
"Penisini yalayabilir miyim?"
"H-hayır, ben h-hoşlanmıyorum..."
Hızla ellerini pantolonumun üzerinden ittim. Fermuarımı çekerek düğmemi ilikledikten sonra ayağa kalktım. O da benim gibi hızla ayağa kalktığında dosyayı kaydedip bilgisayarımı kapattım. Hızlıca el çantama koyarak ona döndüm.
"Hafta sonu y-yazdıklarını bana gönderirsin."
Hızla çıkışa doğru ilerlediğimde dışarıdaki bankta tek başına oturan sevgilime baktım. Gözleri benimle buluştuğunda gülümsemişti. Ben de gülümseyip ona doğru gideceğim sırada omzumda bir el hissettim.
Yavaşça arkamı döndüğüm anda saçlarıma geçirilen elleri ve dudaklarımın üstünü kapatan dudakları hissettim. Bir an neye uğradığımı şaşırmıştım. Birkaç saniye böyle bekledikten sonra Nadia'nın dudaklarından ayrıldım. Dudaklarımı koluma silerek endişeyle bankın olduğu yere baktım. Ama Arline yoktu.
Hızla çıkışa doğru koştum. Etrafıma bakındığımda Arline'in yere oturup sırtını demir kapıya doğru yasladığını gördüm. Gözlerim ağlıyor olduğu manzaraya takıldığında duraksadım. Onu benim yüzünden böyle görmek canımı yakmıştı. Tekrardan hızlanarak yanına doğru koştum. Beni fark ettiğinde ayağa kalkıp kaçacaktı ki yanına yaklaşıp sertçe bileğini kavradım.
"Arline, özür dilerim. Gerçekten özür dilerim. Bilerek yapmadım ger-"
"B-bırak. Yalvarıyorum bırak, yalnız kalmak istiyorum!"
Nefes nefese etrafıma baktım. Okul zaten çoktan dağılmıştı. Nadia da ortalıkta gözükmüyordu. Bileğini tutmaya devam ederken onu hızla kendime çektim. Göğsü göğsümün altına çarptığı sırada bileğini bırakarak hızla ona sarıldım.
"Yapmadım Arline, ben yapmadım..."
Omzumda hıçkırmaya başladığında sırtını okşayıp onu sakinleştirmeye çalıştım.
"B-beni hiç öpmedin. H-hatta uyurken öpeceğim diye kızdın!"
Hıçkırmaya devam etti.
"Ona niye kızmadın! O n-neden seni öptü?"
Hızla inip kalkan göğsünü hissedebiliyordum. Omuzlarından tutup onu geri çektim.
"Bunu benim evimde konuşalım olur mu?"
Yutkunarak sessiz kalmayı seçti. Küçük sevgilimin cevabını almıştım. Onu sakinleştirmek için saçlarını okşayarak mırıldandım.
"Şşş, seni se-"
Aniden duraksadım. Az kalsın ilk Arline'ime haksızlık yapacaktım. Bir şey demeden elini sıkıca tuttum. Boşta kalan elimin parmaklarıyla da güzel gözlerinden akan yaşları sildim. Onu yavaşça arabamın olduğu yere doğru yönlendirdiğimde aklımda bir sürü soru vardı.
Neden başkasını sevmeme izin vermiyordu? Neden başkasını sevdiğimi söylememe izin vermiyordu? Bulutların üstünde beni izlese bile kıskanıyor muydu? Oysa onu ne kadar çok sevdiğimi bilmiyor muydu? Onu çok fazla özlüyordum.
Oysa ki Arline'i öpmememin tek sebebi adı olduğunu bilmiyordu...