2.BÖLÜM
Yapraklarını kaybetmiş ağaç gibiyim. Her dalımda bir kırık. Mevsimle ilgisi yok bunun, içimdeki hayat yıkık.FIRTINA
Gözlerimi günün ışığıyla açtım. Bugün hafta sonunun ilk günüydü. Elimdeki kitaba baktım. Akşam en son kitabı okuyordum. Ama ondan sonrası yok. Uyumayacağım deyip uyumuştum. Diğer elime baktığımda feneri açık bıraktığımı gördüm. Işığı normalden daha soluk duruyordu. Pili bitmeye yakındı.
Elimdeki feneri yatağa fırlattım ve sandalyeme doğru yatakta sürünmeye başladım. Sabah olan aktivitemin en zor kısımlarındandı. Sandalyeyi tam tutacakken dengemi kaybettim. Yataktan düşecekken arabama son anda tutundum. İçimden küfredip sandalyeme oturdum. Ani hareketlerle odamdan çıktım. Salona geldiğimde Alp'in yemek masasında oturduğunu ve sofrada bir şeyler yediğini gördüm.
Yanına doğru gidip "Nerelerdeydin kuzen? Dün akşam yoktun." beni yeni farketmiş olacak ki yerinde zıplamıştı.
Şaşkın gözlerle bana bakıp "Sen nesin İdil? Ne o öyle, ruh gibi yanıma geliyorsun? Akşam evde yoktum çünkü arkadaşın doğum günü vardı." diyip yemeğine geri döndü. "Peki... O arkadaşların kim Alp?" dediğimde "Seni ilgilendirmeyen kişiler. Öyle kızlar filan değil. Bildiğin arkadaşlarım."
"İyiymiş. Tanıştırsana onlarla beni. Evde canım sıkılıyor."
"Ne o, annem mi sıkıyor seni? Sana erkek arkadaşlarım diyorum. Tanıştırır gibi mi duruyorum?"
"Aman! Tanıştırmazsan tanıştırma. Senin gibi sıkıcı insanlardır. Boğarsınız beni konuşmalarınızla." diyip bende yemek için masaya yaklaştım. "Beni de sandalyeye oturttur, Alp." dediğimde hiç sinirlenmeden ya da sinirini belli etmeden beni koltuk altlarımdan tutup sandalyeye oturttu.
"Teyzem nerede? Yoksa evden mi kaçtı? Sana kim dayanabilir ki?" dediğimde kapı zili çaldı. Gözlerim direk Alp'e kaydı. Bana baktı ve ayağa kalktı.
İçeri girdiğinde elinde poşetler vardı. Arkasından da teyzem gelmişti. "Dışarısı buz gibi. Ama sizin için neler aldım?" dediğinde Alp, poşetin içindekileri tek tek çıkarmaya başladı. İçinden börek, poğaça ve olmazsa olmaz sucuk vardı. "Yaa... Şimdi bu sucuğun pişmesini mi bekleyeceğim?" dediğimde "Beklemeye gerek yok yarın ki kahvaltıda pişiririm bende. Şimdi biz hazır olanları yiyelim. Sıcacıktı aldığımda." dediğinde Alp hemen poşeti yırttı. Sıcak yemeği çok severdi.
Kahvaltımız bittiğinde Alp ayağa kalkarak "Anne ben arkadaşlarla dışarı çıkıyorum. Geç olmadan dönerim." Teyzem Alp'in kolundan tutup "Nereye gittiğini sanıyorsun? Dışarısı buz gibi. Hem eve erken dönmeyeceksin. Hayır çıkamazsın!" dediğinde "Neden çıkamıyorum, anlamadım? Ben 18 yaşımdayım. Reşit bir bireyim."
"Senin reşitliğini yesinler. O zaman reşit bir bireysen bu evden ayrıl ve bizden yararlanmadan kendi başının çaresine bak!" dediğinde Alp sinirle odasına gitti ve kapıyı hızla çarptı.
Bana bakarak "Sende Alp gibi olacak mısın? Ahh! Niye soruyorum ki? Siz ergenler hep böylesiniz." diye bana sitem etmişti.
Bu söylediklerine güldüm. Her yetişkin böyle davranıyordu sanırım. Elimdeki kumandayla kanalları boş boş geziyordum. "Ahh... Çok sıkıldım. Teyze! Bana odamdaki kitabı getirebilir misin?" dediğimde kimse bana ne cevap vermişti, ne de kitabı getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN RUHU
FantasyBütün acılarım peşimdeydi. Her yaptığım hata acıya dönüşüp beni yok etmeye çalışıyordu. Acılarım bir ruhtu. Ama acılarımın da düşmanı vardı. O ben değildim. Kimse değildi. Onu görmek için ölmüş olmak gerekiyordu. Birgünde her şey değişebilirdi. Sevd...