Türkiyede her yerde görebileceğiniz gayet klasik, eski apartmanımızın önünde dikiliyordum. Ne kadar zaman olmuştu ki? 1 ay belki 2 ay. Zaman kavramım şu aralar pek işlemiyordu. Çünkü yıllar geçmiş gibi hissediyordum. Çok şey değişmiş gibi...
Deri ceketimin cebinden anahtarımı çıkardım. Saat sabahın 6'sıydı. Sessizce girip sabah süpriz diye çıkmak daha mantıklıydı. Tek temennim uyanıp hırsız sanmamalarıydı. Bir nefes alıp kapıyı açtım. Bir kaç adım atıp küçük bavulum ve sırtımda çantamla asansöre bindim. Dairemize de sessizce girip yavaş adımlarla odama girdim.
Işığı açıp gözlerimi alışkın olduğum mekanda gezdirdim. Bıraktığım gibiydi işte. Mavi yatak örtüsü. Duvara asılı saçma sapan bir poster. Liseden kalma, atmaya kıyamayıp duvara yapıştırdığım şiirler dahi yerli yerindeydi. Çantamı ve bavulumu yere atıp ceketimi de çıkardım. Yatağıma uzanıp tavana bakındım. Yemin ediyorum buraya bakarak uyumayalı yıllar olmuş gibiydi.
Yatağımın başındakı komidinde duran çerçeveye uzandım. Emir ve benin bir fotoğrafımdı. Emir mutlu bir ifadeyle gülümsüyor ben yarı uykulu halimle kaşlarımı çatmış patlayan flaşa bakıyordum. Başım Emir'in omzundaydı. O günü çok iyi hatırlıyordum. 9.sınıftaydık, okul gezisiydi. Fotoğrafıysa Gökay çekmişti. O günleri o kadar çok özlemiştim ki. Gökay'ın bizi kıskanmalarını, gidip başkalarına salça olmasını, arkadaş grubumuz olarak saçmalayı... Ama en çok Emir'i. Geri kazanacağım o kişiyi.
Bir ara gitmeden Gökay'ı da aramayı aklıma not ettim. Beni yolda falan görürse taramalıyla girerdi. Eh, vefasız arkadaş olmak zordu.
Doğru düzgün bir konum dahi almadan uzanmaya devam ettim. Havanın daha da aydınlanmasıyla odamdan çıkıp mutfağa girdim. Elimden geldiğinde güzel bir kahvaltı hazırladım. Madem süpriz yapacaktım, tam olsundu.
Masaya her şeyi koymuş çay içerek annemle babamın uyanmasını bekliyordum. Uykulu gözleri sabahlığı ve başının üstünde topladığı yazmasıyla annem görüş alanıma girdi. Bir anda bağırması ile istemsizce güldüm.
"Fırat!" dedi şaşkınlıkla.
"Süpriz." dedim yüzümde saçma bir gülümsemeyle.
"Oğlum kalbime indireceksin!" diyerek aramızdaki mesafeyi kapatıp sarıldı.
"Kahvaltı da hazırladım." diyerek gülümsedim.
"Senin gelmiş olman yeter oğlum." dedi gülerek.
"Özledim seni." diyerek yanağını öptüm.
"Babanı çağırayım dur. Kahvaltı da hazırlamışsın ya!" dedi tatlı tatlı. Hızla mutfaktan çıkıp babamla geri döndü.
"Ooo koçum gelir miydin buralara?" diyerek dalga geçti babam odaya girerken.
"Gelmeyeyim mi baba?" dedikten sonra ona sarıldım.
Daha sonra birlikte kahvaltı yapmaya başlamıştık. Asla olmamış normal sevgi dolu aile ortamımız vardı. Uzak kalmamdan mıydı bu bilemiyordum. Belki de cidden özlemişlerdi. Sonuçta ben özlemiştim değil mi?
Kahvaltı bittikten biraz muhabbet ettikten sonra babam işe gitmişti. Annemle konuşmaya devam ediyorduk. Konuyu itinayla Emir'e getirmiyordum. Annem de anlatmamı bekliyordu ama sormuyordu.
"Ben de gitmeliyim, sen takılırsın oğlum." diyerek masadan kalktı. Başımı sallayıp onu onayladım.
...
Saatlerce evde anlamsızca dolanmış, bilgisayar oyunlarımı oynamış, özlediğim kitaplarımla hasret gidermiştim.
Saat 4 falandı. Ceketimi ve telefonumu alıp evden çıktım. Bir nevi hayat koçum olan arkadaşımı görmem gerekiyordu. Evi yürünecek mesafede yakındı. 15-20 dakikalık Konya yürüyüşüm sonucu gelmiştim. Kapıya ilk basışımın ardından hemen açılmıştı. Hızlı hızlı merdivenleri tırmandım. Kapıda bekleyen Erim'in kardeşi Nisan beni görünce gülerek konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAFOR (BOYXBOY)
Teen Fiction"Bir gün pişman olacaksın biliyorum." dedi genç çocuk neredeyse fısıltıyla. "Ama her şey için çok geç olacak." "Senin de bana ne kardeşim demeye ne de yüzüme bakmaya yüzün olacak." ??? // 2 erkeğin aşkını içermektedir. Rahatsız olacaksanız okumak zo...