Boğuluyor gibi hissediyordum. Nefes aldığım her dakika kesinlikle boğuluyordum. Sanki suyun altına oksijen tüpü olmadan dalmıştım ama yeni farkına varıyordum. Oysa yıllardır bu haldeydim. Ya da belki de aldığım oksijen bana yaramıyordu. Öyleyse şuan yığılıp kalmak ve uyandığımda bütün kötü şeylerin rüya olması için dua edebilirdim. İyi bir insan değildim ama bu seferlik kabul olurdu belki ha.
Yatağımın üstünde inatla çalan telefona baktım. Hayır, açmayacaktım. Elime alıp yavaşça sessize aldım. Bir sürü mesaj vardı. Okumak istiyordum ama okumayacaktım. Çünkü yaparsam o istemediğini söylese dahi kollarına koşacağımı biliyordum. Aşkın insanı bu denli zayıf ve çaresiz bırakması garipti. Vücuduna bir zehir gibi sızıyor ve seni esir ediyordu. Sonra ondan başkası imkansız oluyordu. Sadece o vardı.
Kapının tıklatılmasıyla irkildim.
"Kilitli değil, gel." dedim yorgun bir sesle.
İçeri giren neşeli görüntüsü ile Ege abiydi.
"Naber Fırat ya? Yoksun ortalıkta. Aç mı yaşıyorsun?"
"Pek iyi değilim abi." dedim dürüstçe.
"İyi etmek görevimiz o zaman."
"Beni bu kadar umursama Ege abi."
"Olmaz sen kardesim gibiymişsin gibi hissediyorum. Abilerim vardı benim ama bir kardeşim olsa muhtemelen sana benzerdi."
Neden bilmiyorum tam o anda ağlamaya başladım. Hayır gözüm falan dolmadı. Bildiğiniz hıçkıra hıçkıra ağladım. Ege abi bir an şok oldu ardından gelip bana sarıldı.
Sonra her şeyi anlattım. Abimi, ailemi, Emir'i, canımı yakan her şeyi. O ise sessizce dinledi. Bitirene kadar yorum dahi yapmadı. İhtiyacım olanda zaten buydu.
"İşte böyle abi." dedim "Ne diyeceksin?"
"Bir şey diyecek halim yok. Kalk şimdi."
"Niye?"
"Niyesi mi var oğlum az oksijen al işte."
"Pekala." dedim. "Sen çık. Üstümü giyineyim ben."
Başını sallayıp çıktı.
...
Aradan haftalar geçti ama o gelmedi. Gelse uzatmazdım oysa sımsıkı sarılır, içime çekerdim kokusunu. Ama o gelmedi. Aramaları dahi artık yoktu arasa bile açmıyordum. Yüzünü görmem gerekliydi. Tek yaptığı durmadan kaçmaktı. Kelimenin tam anlamıyla kaçmak. Yapılacak bir şey yoktu. Belki de gerekli olan sadece zamandı.
Odadaki eşyaları dolabıma tıktım ve yatağımı düzelttim. 1.dönem bitmişti bu akşam Konya'ya gidiyordum. İstanbul beni 3 hafta özleyecekti artık. Her şeyi tekrar kontrol ettikten sonra sırt çantam ve bavulumla birlikte odadan ayrıldım. Metro ile terminale gidip otobüsümü beklemeye başladım. Ne olur ne olmaz düşünceleri ile 20 dakika erken gelmiştim.
Otobüs geldi eşyalarımı yerleştirip yerime geçtim. Bu sefer uyumak yerine yol boyu aptalca youtube videoları falan izlemiştim. Otobüsten indiğim an gözlerimin kan çanağı olduğuna emindim. Beni almaya gelen annemle babam beni görüp yanıma doğru geldiler.
Annem sarılıp gülümsedi.
"Özlemişim güzel oğlumu."
"Ben de seni özledim anne."
"Gel bakayım bi babana sarıl." dedi babam kollarını açarak.
Ona da sarıldım. Konuşa konuşa arabaya gittik. Güldüm ama mutlu değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAFOR (BOYXBOY)
Teen Fiction"Bir gün pişman olacaksın biliyorum." dedi genç çocuk neredeyse fısıltıyla. "Ama her şey için çok geç olacak." "Senin de bana ne kardeşim demeye ne de yüzüme bakmaya yüzün olacak." ??? // 2 erkeğin aşkını içermektedir. Rahatsız olacaksanız okumak zo...