PBMD-4

11.9K 510 29
                                    

Medyada Eren var...(Utanmış hali :D)

 ***Şimdi Bir Oyun Oynalayalım Senle Ben Sadece İkimiz.. İyi Olan Kazanmasın..***

O olay üzerinden yalnızca 4 saat geçti. Sanki yıllar geçmiş gibiydi. Konuşkan kız bana onlara dikkat etmemi söylemişti. Sanırım sadistlerdi. Daha önceki vukaatlarındanda bahsetmedi değil.. Ve şuan fazlasıyla korkuyorum..

Eve geldim ve sıcacık yatağıma gömüldüm. Olayları düşünmemeye çalışıyordum ama ne mümkün! Bütün kötü anılarımı yatağımın kenarına iteleyerek –evet böyle bir yeteneğim var- uykunun kollarına bıraktım kendimi. Uyandığımda herşey daha güzel olacak. Yeni gün yeni umutlar doğuracak.

Sabah güneşin yüzüme tebessüm etmesiyle uykumdan uyandım. Üstelik daha alarmım bile çalmamıştı! Saate baktım saat sabah 06:00 ydı. Akşam 6 da yattığımı düşünürsek tam 12 saattir yatıyordum.

Güne nasıl başlarsan öyle gidermiş derler. Hayatımda hiç yapmadığım bir şey yapıp kendime güzel bir kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Zinde başlamak lazım değil mi? Kettle su kaynattım ve sıcak suyla  hemen çayı kolayca demledim. Bazıları bunu işin kolayına kaçmak diye adlandırsa da ben zaman tasarrufu diyorum. Çaydanlığı tekrar ocağa koydum altını kıstım. Çay demlenirken fırına gitmeye karar verdim.

Cüzdanımı aldım ve üzerimi değişmeden- gece yattığım kapri ve yüzücü atletimle- fırına doğru yol aldım. Ah muhteşem ev topuzu saçımdan bahsetmiyorum bile.. Neyse Allahtan kimse yoktu “ki olsa da sanki bi yerinde” teşekkürler iç sesim. Nihayet fırının oraya yaklaştım mis gibi sıcak poğaça ve simit kokuları geliyordu.. İçeri girdim ve sıcacık poğaça ve simitlerden aldım ve eve döndüm. Mutfağa geçtim aldıklarımı doğrayıp tabağa koydum –gerçekten huyumdur doğramadan yemem- çayımı da bardağıma doldurdum. Ve işte mutlu son kahvaltım hazırr . Kahvaltı dediğin bumuydu derseniz evet bi de domatesti, salatalıktı doğramakla uğraşamam, peyniri çıkarmaya da üşendim!

Kahvaltımdan sonra hemen yukarı çıktım ve banyoya girdim. Duşta biraz oyalandıktan sonra çıktım. Üzerime formamı geçirip evden çıktım. Çıkmamla karşımda arabaya yaslanmış üç ÖKÜZ! Görmem bir oldu. Sanırım yine başlıyoruz. Tanrım ben bunlardan nasıl kurtulacağım!!

Beni görünce üçü de birden alayla sırıtmaya başladı ve benim yine nöronlarım akışını durdurdu boş boş bakmaya başladım.

Sonra dün benimle konuşan çocuk yanıma geldi ve kolumdan tuttu. Sahi bu çocuğun adı neydi? Aman adı batsın Pislik!! “Hadi canım gidiyoruz” hay canın çıksın. “Ne-nereye ” diye kekeledim. Korkuyordum. Gözleri çok ürperdiciydi. “Sana beni sinirlendirme demiştim değil mi? Bu yüzden soru sorma ve yürü ” dedi. Korkuyor olabilirim ama onunla gidecek kadar delirmedim. Biliyordum eğer gidersem başıma daha büyük bir bela alacağım! 

Ben bir adım gerileyince aniden koluma yapıştı. Canım acıyordu. Hayvan artık nasıl sıktıysa kolum kesin kangren olmuştur keserler artık!  Bir şey demeden kolumdan tutup sürükleyerek götürdü. Arabanın arka kapısını açtı ve beni içine resmen fırlattı. Diğer iki çocuk önde otururken o diğer taraftan dolandı ve benim yanıma oturdu. Önde ki çocuklar bize doğru döndü. “Hazırsak artık gideli kurt gibi acıktım” dedi   arabayı kullanacak olan çocuk. “Ben kahvaltımı yaptım. Okula gidelim lütfen” deyivedim. “Sana soran olmadı çirkin civciv” hah bende nerde kaldı bizim öküz diyordum. Buradaymış. Gözlerimi devirmekle yetindim.  Kısa bir süre sonra bir  kafenin önünde durduk. Beni de peşinde sürükleyerek içeri girdiler. Siparişler verildi. Ben kahvaltımı yaptığım için sadece kahve isteyecektim  ama yanımdaki öküz bana sorma gereği duymadan benim adıma da siparişleri verdi..

Uzun bir süre kendi aralarında konuştular sonradan akıllarına gelmiş olmalıyım ki yine bende buluştu üç çift göz.  Kahvaltımız geldi. Ben önümdeki kahvaltılıkları yemeyip portakal suyumu yudumladım. Yanımda ki öküzcük nihayet bana dönerek konuşmaya başladı. “Sana dün söylediklerimi hatırlatmayacağım. Unutacak kadar aptal değilsindir herhalde ” dedi. Kendisini kaale alıpta cevap vermedim. Konuşmasına devam etti “Bundan sonra ben ne dersem o olacak. Birkaç şeye dikkat etmelisin. Özellikle beni kızdırmamaya. Ben ne söylüyorsan dikkatli dinlemelisin, ikiletilmekten hoşlanmam. Kıyafetlerine ve kimle konuştuklarına dikkat et. Bundan sonra ben her dediğimde…” bla bla bla daha birçok şey geveledi. Yanımda oturan çok konuşkan kızın dedikleri aklıma gelince hiç karşı çıkmadım. Elbet benden sıkılacak ve benimle oynamayı bırakacaktı. Ki her ne kadar piskopatta olsa 1 sene sonra onla bilgili hayatımda tek bir eser bile kalmayacaktı. Sabır dedim ve sadece dinliyormuş gibi yapmaya devam ettim. Neredeyse uyuyacaktım hala  konuşmasına devam ediyordu. O kadar uzun ne anlattı hiç merak etmedim açıkçası. En sonunda konuşmasını “Dediğim gibi seni her aradığımda o telefon 3 defa çalana kadar açılmazsa sonuçlarına katlanırsın. İnan sana ceza verirken hiç acımam ” dedi biraz ürkmüştüm. Hiç bir şey demedim, sessiz kaldım. O da sessizliğimi evet olarak anladı sanırım. Aman boş ver Eylül salla gitsin. 

Masada otururken her zaman yaptığım şeyi yaptım ve gözlerimi karşımda yemek yiyen iki sarışına diktim. Biliyorum çok yanlış ve ayıp bir davranış ama onlar benim halime gülerken iyiydi. Gözlerimi onlara diktiğimi anlamış olacaklarki ikiside yüzünü bana çevirdi. Yüzlerini dikkatlice izledim. Beni zorla getirdilerse göz tacizime de katlanmaları gerek. Karşımdaki çocuğun açık yeşil çok hoş gözleri vardı. Onun yanındaki çocuğa tekrar gözlerimi diktiğimde çok tuhaf birşey vardı yüzünde. Tekrar yemeğini yemeye devam etti. Hiç görmediğim bir ifade.. Yemekten başını kaldırdı ve bana baktı. Gülümseyerek ona bakıyordum. diğerlerininde dikkatini çekmişti bu halim. Hemen sırt çantama uzandım ve fotoğraf makinemi çıkardım. Ve çaprazımda duran çocuğa gülümseyerek sordum "Fotoğrafını çekebilir mi?" ne dediğimi anlamaya çalışırken yüzünde şaşkın ifade vardı fırsattan istifade fotoğrafını çektim ve tekrar gülümsedim. Fotoğrafa baktım çok güzel çıkmıştı. Hemen bir kağıt kalem çıkardım. Kağıda birşeyler yazıp fotoğraf makinesiyle beraber çantama tıpıştırdım.  Çaprazımdaki çocuğa dönüp "adın ne?" diye sordum. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. "Eren" dedi.Bende "Eren" diye mırıldandım unutmamak adına, "Eren benim adım. Temin neden fotoğrafımı çektiğini anlayamadım" dedi. Diğerleride bu sorunun cevabını duymak istermiş gibi soran gözlerler bana baktı. Yüzüme samimi bir tebessüm yerleştirip "Şimdiye kadar gördüğüm en güzel mavi gözlerler karşımda dururken çekmemek aptallık olurdu sanırım. " dedim. Samimi bir şekilde gülümsedi sanırım biraz da utandı. Hadi ama bunu söyleyen tek kişi ben değildim heralde. Ya da sanırım öyleydim...

 Yanımdaki öküz "Sana temin onca dediklerimden sonra, benim yanımda, benim kardeşime asılmak... Çok fazla cesursun." dedi. Asılmak mı? Azcık iltifat ettim ki yalanda değil. Allahı var o gözler.. Ah neyse..

"Korkma kardeşini elinden almam" dedim. Diğer ikisi gülüştüler.

"Hayır ondan değilde aşık olursan sen kaybedersin" sesinde bir alay vardı. Sanırım beni fazlasıyla küçümsedi. Çokta umrumdasın sarı civciv!!

"Merak etme aşık olmam.. Hem ben  Sarışın sevmem Esmer severim".. Evetttt işte bu görüldüğü gibi bende laf sokabiliyorum!! 

Pardon Bana Mı Dedin? (Bir Tanışma Hikayesi -1-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin