PBMD-18

8.3K 365 17
                                    

Medyada Karakterler var ;)

Sabah uyandığımda Buğraya sımsıkı şekilde sarıldığımı farkettim. Bende niye bu kadar yanıyorum diyordum çocuğun içine girmişim neredeyse. Üzerinden ellerimi çektim. Sonrada onun belime koymuş elini kaldırıp yataktan çıktım. 

Banyoya girip sıcak bir duş aldıktan sonra üzerimi giyinip aşağıya indim. Dolaptan peynir, domates, salatalık, reçel ve tereyağı çıkararak kahvaltı sofrası hazırladım. Evet bunu ben yaptım!! 

Katle de su kaynatım iki fincan kahve hazırladım. Evet diğer bardak Buğranın inanılmaz ama öyle. 

Yukarı çıkıp Buğrayı uyandırdım. Daha doğrusu uyandırmaya çalıştım.

"Buğraaaaa"

"..."

"Buğraaaaaaa"

"..."

"Buğraaa kalkkkkkk!!"

"Ne oldu ya sabah sabah ne bağırıyon başımda"

"Kalk hadi 18 yılda bir kahvaltı hazırladım hadisene"

"Canım istemiyor sen ye ben uyuyacağım"

"Hayır o kadar uğraştım!! Kalkıyorsun o kahvaltıyı yapıyoruz!!" o kadar emek verip kahvaltı hazırlamışım paşam  götünü kaldırıp kahvaltıya gelmiyor bile!! Sonraada bu kız neden yemek yapamıyor! Sizin gibiler yüzünden!

"Of be tamam başımda cıyaklama kalktım. Bari sesinde güzel olsa" dedi uykulu sesiyle

"Tipimide sesimide beğenmiyorsan çık git durma yanımda, kimse seni zorlamıyor! Hem ben senin 'kayık' tipine katlanıyorum ama!  Hııhh" diyerek trip atıp odadan çıktım. Cevap hakkı tanımadım. Tanısam eminim bi bahane bulup beni sinir edecek! Tipime öl sen tipime ÖL!!!

Masaya oturum bişeyler yemeye başladım. Söylene söylene merdivenleri inip karşıma oturdu. Alaylı bir şekilde sofrayı süzdü. Sonra yine aynı alaylı ifadeyle bana baktı.

"Kahvaltı hezırladım dediğin bu muydu?"

"Evet nesi var gayet güzel"

"Nesi mi var? Mesela çatalı yok, tuz yok. Tereyağı getirmişsin ama sürmeye bıçak yok. Ama bunları geçtim ekmekte yok." tüüü nasıl unutmuşun bunları ya. 

Hemen kalkıp çekmeceden 2 çatal bir bıcak ve ekmek sepetindende ekmeği alıp masaya koydum.

"İlk kez hazırladım olsun artık bu kadarda. Zaten bu saatten sonrada hazırlamam. Zaten pişman ettin" diyerek bir domates attım ağzıma. 

Uzun bir süre konuşmayıp kahvaltı yaptık. 

"Bu akşam hazırlar dışarı çıkacağız. Ama sakın etek giyme" dedi başı önünde hala kahvaltısını yapıyordu. Kaşlarımı çatıp ona döndüm hala bana bakmıyordu.

"Nereye gidiyoruz? Ve ayrıca neden etek giyinmiyorum?" dedim. Bakışlarını tabaktan bana çevirdi

"Ben öyle istiyorum!" dedi katı bir sesle biraz ürküp seslice yutkundum.

"Tamam" deyip kahvaltıma devam ettim.

Kahvaltıdan sonra biraz oturup evden gitti. Tek lKalmıştım akşama kadar oyalanıp akşama doğru hazırlandım.

Üzerim siyah dar pantalon, grimsi bir buluz onun üzerinede siyen oturtmalı dar ceketimi geçirdim. Saçımı açık ve doğal halinde bırakmıştım. Yüzüme hafif bir makyaj yaparken dudaklarımı esgeçip ruj felan sürmedim.

Kapı çalınca açtım Buğra gelmişti. Üzerinde onunda benim gibi siyah dar pantalonu, siyah bir tishört üzerinde spor bir ceket vardı. Gayet uyumluyduk. Benim onu süzdüğüm gibi o da beni süzmüştün. Yüzünde memnun bir sırıtışla "Gidelim" dedi. Kapıyı çekip bu sefer kilitlemedim. Hırsız gelirse evi toplasın ahahahha.

Arabaya bindiğimizden beri her ne kadar

"Nereye gidiyoruz?"

"Hala gelmedik mi?"

"Gideceğimiz yer uzak mı?"

"Neden beni götürüyorsun?"

gibi nice sorularımı yok sayarak arabayı sürmeye devam etmişiti. Ve ben artık onu boğmak istediğimin kesin kanısına varmıştım. Bu çocuğu kesinlikle öldüreceğim!!

Bir barın önünde durunca gözlerimi devirdim. Allahım yine mi bar!

İçeri geçince buradakilerinin çoğunun siması tanıdık gelmişti. Sonradan öğrendiğime göre genelde bizim okulda okuyan çocukların takıldığı bar olduğunu öğrendim.

İlerde Mert ve Ereni görünce onların yanına doğru ilerledik. İkiside rengi yeşilimsi olan birşey içiyordu. Bunu bende evde sulu boyayla yapabilirim! 

Yanımıza sipariş almaya bir gelince Buğra hemen

"Bir potakal suyu birde bira" diye siparişi verince ağzım açık kaldı. Rüzgar en azından ne içebilirsin diye sormuştu.

"Öyle ağzı açık bakma içki içebileceğini sanmadın heraldı. Sence buna izin verir miyim?"

"Sence senden izin ister miyim?" deyince bana ölümcül bakışlarını gönderdi

"İstemede gör başına neler geliyor" deyince koltuğuma sinip hiçbirşey diyemedim. Ben bu manyakla ne yapacağım. Allahtan beni odaya kilitlemiyor. Gerçi yakında onuda yamap manyok!

Gece boyunca Mertlerle sohbet edip bol bol güldük. Lavaboya gitmek için kalktım. Lavaboda biraz oyalanıp yüzümü yıkayıp çıktım içerisi çok gürültülüydü. Masaya doğru ilerlerken Buğra kalktı ve bana doğru geldi. Beni bar taburelerin oraya götürdü. Oturmama izin vermeden kulağıma eğildi.

"Şimdi seni kaldıracağım ve ayaklarını belime dolayacaksın!" dedi. Şaşkınca ona baktım. Saçmalıyordu. Kalabalık içinde bana belime dolan demişti. Ben bunu tekken yapmam kaldıki kalabalık içinde yapacağım. Oldu başka?

"Saçmalama öyle birşey yapmayacağım" dedim ama o beni kaldırarak yüksek tabure üzerine oturtturdu. Elleri belimdeydi. Bizi böyle görenler gayet yanlış anlaya bilirdi. Çünkü çok yakın bir pozisyondaydık!! Kulağıma eğileler fısıldadı. 

"Ya şimdi ayaklarını belime dolarsın yada tshörtünü yırtarım pembe dantelli sütyeninle kalırsın" diyerek sırıttı. Nalet pislik pembe sütyen giydiğimi nerden biliyor! Sapık!!!!! Hemen ayaklarımı beline doladım. Allah belanı versin. Herkesin gözü neden bizim üzerimizde olmak zorunda.

Dudaklarıma doğru uzanıp önce yumuşak bir öpücük kondurdu. Sonraysa sert bir şekilde öptü. Hiçbir şekilde karşılık vermedim. Belimdeki ellerini iyice sıkıştırıp sıkınca dudaklarımı acıyla araladım. Alt dudağımı dudaklarının arasına alıp bir güzel sömürdü. Daha sonra ısırıp bıraktı. Hiçbir şekilde inlemedim ama dudağım acı içerisindeydi. Tam bitti derken dudağını boynumda bir noktaya değdirip öptü. Öptüğü yeri daha sonra emerek ısırdı. Herkes 'Oooooo'  felan diyerek ıslık çalıyordu. Mert ve Erende benim gibi şaşkındı. Yüzüme bakıp gülümsedi.

"Lanet olası pislik naptın boynuma. Ya sen ne biçim insansın. Allah cezanı versin inşallah. " dedim. Tabi bunları hiç kimse duymamıştı. Hemen elimi ayağım herşeyimi ondan uzaklaştırdım.

"Amin hep birlikte" dedi gülerek. Daha sonrada kolumdan tutarak Mertlerin yanına doğru götürdü. Mert ve Eren neler olduğunu anlayamayan gözlerle baktı

"Biz gidiyoruz eve anlayışlı olun" diyerek kahkaha attı. Masadan kendinin ve benim ceketimi alarak çocuklara göz kırptı.  Benim yüzümse kıpkırmızı oldu.

Biri beni bu sapığın yanından alabilir mi?

Pardon Bana Mı Dedin? (Bir Tanışma Hikayesi -1-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin