🔻🔺
Tarih: 03.03.2019
Gözüme bir gram uyku girmediği için uyuma çabalarımı bir kenara bırakıp salonda tek başıma oturarak sabahı beklemeyi düşünmüşken beni yalnız bırakmayan üyelere minnettardım. Buna mecbur olmamalarına rağmen ve her defasında onlara kızıp uyumaya devam etmelerini dile getirsemde beni dinlememişler ve hep beraber sabahlamıştık. Kafamı dağıtmaya çalışmışlardı ve açıkçası biraz başarılı olmuşlardı da.. Fakat o kabus aklımın bir köşesindeydi hala.. Sekiz saniyelik bir kabus olmasına rağmen kendimi orada tıkılı kalmış gibi hissettmiştim. Tanrım.. Korkunçtu.. Hele Yun Hei'yi o halde görmek, beni de öldürmüştü sanki.
Elimdeki dumanı tüten kahvemi dudaklarımın arasına aldığım vakit henüz perdelerini açmadığım pencereden yavaşça yükselen ışık belli oluyordu. Bu, güneşin tepeye çıktığını gösterirken Taehyung'un esneme sesini duymuş ve ona dönmüştük. "Ah dostum, bu kahveler beni kesmedi. Hala uykum var!" sırıtıp cam sehpada dizili olan beş boş fincana baktık hepimiz. Madem bu kadar uykusu gelmişti neden inat edip gitmemişti ki? "Oda yukarıda Taehyung, mızmızlanacağına gitte uyu." Yoongi hyung umursamaz edayla konuştuğunda Tae dışında biz kıkırdarken o gözlerini devirip yüzünü sıvazladı ve oturduğu koltukta rahat bir pozisyon alıp ayaklarını Jungkook'un kucağına bıraktı. "Olmaz, bensiz dedikodu yapmayacağınız ne malum?"
"Bu durumdayken neyin dedikodusunu yapacağız ki Tanrı aşkına?" fısıltımı duymadan Jungkook ile atışmaya başlamışlardı. Bakışlarımı onlardan çekerek bitiremediğim kahvemle birlikte ayağa kalkıp mutfağa yöneldiğimde, "Nereye Jimin?" diyen Namjoon hyungun sesiyle durdum fakat ona dönmedim. "Dinleneceğim biraz hyung." onaylayıcı mırıltılar çıkartırken mutfağa girerek fincanı mutfak tezgahına koyacakken, gece kendimi kaybetmeme neden olan kabusun etkisi tekrar baş gösterdiği için bedenimi bir titreme esir almış ve elimdeki fincan yerle buluşmuştu.
Çıkan gürültüyle birlikte yüzümü buruşturup geri çekilirken adımı bağıran sesleri işittim, ardından saniyeler içinde altısıda mutfağa doluştuğunda, "Yah, sen iyi misin?!" diye bağırdı Jin hyung. Tepki vermedim. Jungkook eğilip kırıkları toplarken omzuma dokunan elin varlığını hissedip bakışlarımı Jin hyunga çevirdim. Gözlerimin boş baktığına, irislerinde gördüğüm yansımamdan yemin edebilirdim. "Jimin? Sorun varsa söyle hm?" dudaklarımın arasından yüksek sesli bir 'hah' çıktığında ondan uzaklaştırdım kendimi. Hepsinin bakışları bu seder ciddiye dönen suratımda toplandığında az önceki halimden eser kalmadığını görmeleri, onları bozguna uğratmış gibiydi. "Sanki sorunun ne olduğunu bilmiyor gibi konuşmanız sinirimi bozuyor. Beni konuşturdukça yaralarımı deşmekten zevk falan mı alıyorsunuz?!" öfkeden gözüm dönmüştü yine.. Ve yine ben değildim şu anda ki kişi..
"Laflarını seçerek konuş Jimin! Biz senin en yakınlarındanız ve seni iyileştirmek için buradayız fakat söylediklerinle sınırını aşıyorsun! Hepimiz seni anlamaya çalışıyoruz, iyi niyetimizi suistimal etme. "
Yoongi hyung sert sesiyle konuşsa dahi onu aldırmayıp kafamı salladım. Sızlayan burnumu çekip birkaç adım daha uzaklaşırken son sözümü söyledim ve oradan hızlıca ayrıldım. "Beni ancak, değer verdiğiniz birini kaybettiğinizde anlayabilirsiniz hyung. Başka türlüsü imkansız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
idol or dad † jenmin ✓
FanfictionHATIRA KALMASI AÇISINDAN YAYINDA. ACEMİLİKLER VE MANTIK HATASI İÇEREBİLİR. jenmin Aynı kalpte aşk iki kere yaşanır mıydı? Acıların savurduğu bedenlerin ayağa kalkması için tek yol bu ise, kim durdurabilirdi ki gelecek baharı? "İşte bu, beklediği gü...