Sen yağmuru seversin diye çok ıslandım, bana baharlar toplasan ne olur sanki...*
REKOR OY VE YORUM İSTESEM VERECEK MİSİNİZ?????????
FLASHBACK
Soğuk odanın penceresinden bakarken yine göz yaşlarını düşürüyordu ay gibi parlayan çehresinden. Yalnızlık hiç bu kadar can acıtıcı olmamıştı ama her insan en kötüsünü yaşıyordu ya, onun için de öyleydi. Gözlerini kapatıp kuruyan dudaklarını ıslattığında düşüncelere daldı bir an. Yanında her şeyden çok görmek istediği adam hayallerini süslerken gülümsedi ve avuç içleri şişkin karnında gezindi şefkatle. Can güvenliği yoktu. Bu evde, ruh hastası bir herifin yanındayken ne kendisinin ne de bebeğinin can güvenliği hiç yoktu. Kai olsaydı korurdu ikisini de fakat o da yoktu işte... Ölüm değil Taeyong ayırmıştı onları. Aylardır tutsak olduğu küçük bir dağlık evdi burası, şehirden birkaç kilometre uzaktaydı. Yüzünü görmeye tahammül edemediği ruh hastası ona pek fazla görünmüyordu ve bu iyi bir şeydi lakin göründüğü zamanları aklına geldiğinde ürperdi. Hastalıklı ruhunu sevdirmeye çalıştığı her an karşı gelecek tavırlar sergilediğinde Jennie, inatçılığının cezasını odaya kapatılarak çekiyordu. Taeyong tarafından şişkin karnına atılan iğrendiğini belli eden bakışları ise yüreğine oturuyordu çünkü bebeğine herhangi bir zarar vermesinden çok korkuyordu. Hamileliğinin sonlarına doğru kendini belli eden sancılardan biri yine araya girip düşüncelerine pusu uygularken Jennie dişlerini birbirine bastırıp karnını okşadı mırıldanarak, "Sakin ol bebeğim.. Geçecek hepsi." elinden gelen sadece geçecek demekti ama geçer miydi?.. Nasıl kurtulacağını bilmediği bu yerde hamile haliyle baş edebilir miydi? Bir kez daha ağladı, yüreğinde taşıdıkları ağırlaştı ve derin hıçkırıklara gömdü kendini, mezarı belledi tarifsiz acıyı.
Üzülmemeye çalışıyor, olabildiğince sıkıyordu kendini. Bebeği hissederdi annelerinin yaşadığı şeyleri, o yüzden sakin kalmalıydı. Derin nefesler alarak, "Geçti..." diye fısıldadı ve yüzündeki ıslaklığı elinin tersiyle silip gülümsedi. Kai gitmişti ama içine bir parçasını bırakarak veda etmişti. Her ne kadar bebeğini öğrenemeden ve o sevinci yaşayamadan gitmiş olsada son iyiliğini yapmıştı Jennie'ye... Acıktığını hissederek yavaşça ayaklandığı an kulaklarını dikkatle açıp adını dahi anmak istemediği adamın buralarda olduğunu kanıtlayacak bir ses aradı ve buldu. İçeriden bir takım sesler gelirken yutkunarak kilitli kapıya yaklaştı. Vicdansızlığın karaltısı yüzünü mengene misali kavrayan adam uzun saatler boyunca aç bırakıyordu Jennie'yi, karşı geldiği her seferinde... Bebeğini düşünmüyordu ama kendisini de mi düşünmüyordu? Sözde sevdiği bir insana nasıl bunları yapabilirdi?
Kapıyı güçsüz vuruşuyla iki kez tıklatıp, "Taeyong?" diye seslendi. Az biraz merhamet diye bağırmamak için zor duruyordu. Dişlerini sıkıp yeniden, "Taeyong.." dediğinde sonunda amacına ulaşmış ve ayak seslerinin odaya yöneldiğini duyarak devam etmişti. "Çok acıktım, lütfen yemek yiyeyim az da olsa..." Taeyong'un derin bir nefes verdiğini duydu ardından açılan kilit sesiyle gözleri parıldadığında yüzüne açılan kapı sanki cennete giriş bileti olmuştu. Karşısında duran adamdan ne kadar nefret etsede gülümseyip, "Teşekkür ederim." dedi ve yanından tedirgin adımlarla geçerken genç adam bu gülümsemede sanki umut varmış gibi aydınlandı. Hastalıklı düşüncelerine söz geçirmediği bir anda daha Jennie'nin kendisini sevdiğine inandırdı kendini.
Mutfağa girdiği gibi önüne yiyebileceği birkaç şey koydu. Taeyong'a elbette aç mısın diye sormayacaktı. Onunla mümkün olmadıkça diyaloğa girmek istemiyordu hatta mümkün olanları da yok saymak istiyordu ama elinden gelen bir şey ne yazık ki yoktu... Açık iştahı ile masaya koyduğu her şeyi silip süpürürken kaçamak bakışları mutfaktan bahçeye açılan kapı ile içeriden siması görünen adamı turlayıp duruyordu. Taeyong bugün olduğundan daha sessiz ve dalgın görünüyor, önünde her ne varsa onunla ilgileniyordu. Jennie bir an için umutla doldu. Adamın dışarıda sigara içmek için kullandığı mutfak kapısının üstündeki anahtarı görünce heyecanla çarpan kalbine telkinler veriyor ve karnını tutuyordu kızını korumak ister gibi. Kaçabilir miydi, yapabilir miydi bunu? Ya yakalanırsa ve daha büyük işkenceler çekerse ne olacaktı? Hamile haliyle onca yol koşup kurturulabilir miydi? Kafasında bir ton buna benzer sorular dönüp dururken içindeki sese güvenip ayaklandığında yutkunmadan edemedi genç kadın. Yakalanırsa sonu olurdu Taeyong.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
idol or dad † jenmin ✓
FanfictionHATIRA KALMASI AÇISINDAN YAYINDA. ACEMİLİKLER VE MANTIK HATASI İÇEREBİLİR. jenmin Aynı kalpte aşk iki kere yaşanır mıydı? Acıların savurduğu bedenlerin ayağa kalkması için tek yol bu ise, kim durdurabilirdi ki gelecek baharı? "İşte bu, beklediği gü...