Flasback
Elinde bir pasta vardı ve evine, ait olduğu yere doğru yürüyordu heyecanla. Dakikalar sonra nereden bilebilirdi ki ait olduğu kolların ıssız düşeceğini?..
Bilmiyordu.
Yüzünde neşe saçan gülümsemesiyle bir elinde pasta, bir elinde de anahtarıyla açtığı evin kapısından içeriye adımladığında içinde tarifsiz bir mutluluk vardı.
"Jongin!" diye seslenip beklemeye başladı ve mutfağa geçerek çilekli pastayı buzdolabına koydu. Birazdan sevdiğine bir haber açıklayacaktı ve o güzel haberi kutlamak için aldığı pastaya zarar gelmemeliydi.
"Jongin, neredesin?"
Yüzü git gide endişe duygusunun esiri olurken odadan yükselen kırılma sesleriyle yerinde hopladı genç kadın. Korku, yüreğine oturmuş kuşun kanat çırpınışları gibiydi adeta. Yutkundu birkaç sefer ve yavaş adımları odasına doğru yol aldı.
Yanlışlıkla eli bir şeye mi çarptı acaba, diye düşündü eli odanın kapı koluna uzanırken ve, "Hayatım, iyi misin?" Diye sordu. Lâkin kapıyı açtığı an gördüğü tek şey, kanlar içinde yerde yatan Jongin ve başında öylece bekleyen Taeyong oldu...
Ayakları bedenini bir adım bile ileriye götürmekten aciz düşerken kapı kolundaki eli yavaşça boşluğa düştü ve daha sonra narin bedeni süzülerek dizlerinin üstüne çarptığında usulca akan göz yaşı parkeyle buluştu.
"Na-nasıl?"
Nasıl.
Nasıl.
Nasıl?
Dakikalarca sordu bu soruyu kendine, ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Beyni olanı kabullenemezken gülmeye başladığında öylece duran Taeyong'a, "Nasıl?" diye sordu tekrar.
Öfkesi ağır bastı daha sonra. Telaşlı adımları hızlanarak kendini Jongin'in yanına atmasını sağladığında, "NASIL YAPTIN!" diye bağırdı.
"Jongin kalk!" elleri genç adamın hareketsiz bedeninde gezinirken defalarca dürttü ama bir sonuca ulaşamayınca tekrar ve tekrar denedi.
"JONGIN SABAH OLDU, UYANSANA!"
Bir umuttu bekleyiş. Fakat bekleyişlerin umudu söndürdüğü acı bir gerçekti de aynı zamanda.
"Bırak." kendisine fısıldayan o mide bulandırıcı sese kulak asıp hıçkırdı defalarca ve başı Jongin'in göğsüne düşerken evinde gibi hissetti, ait olduğu yerde.
"Kalksana." Dedi. "Bebeğimiz olacak ahmak, kahkaha atman gerekiyor somurtman değil."
"Bırak artık Jennie! " diye bağırdı Taeyong ve nefesi kesildi. "Bitti görmüyor musun?" Acımasız sözleri yüreğini yaktı her seferinde.
"A-arkadaşın o senin. Niye?" Bu soruyu sormaya engel olmadığında, "Çünkü seni seviyorum ve benim olman için gerekirse onu bile öldürürdüm." Cevabını aldı.
Çığlıklar ata ata ağladı dakikalar boyunca ve yalvardı ambulans çağırması için ama Taeyong bunu yapmadı. İfadesiz gözleri yerde yatan asker arkadaşına ve aşık olduğu kadına kaydığında içinde bir miktar bile üzüntü hissetmemesi onu cani yapan tek şeydi.
Daha sonra bırakmadı Jennie'yi ve kadının yalvarışlarına aldırmadan bedenini oradan çekip çıkardığında, Jennie ağlamaktan harap olmuş bir şekilde hala "Jongin!" Diye sayıklamaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
idol or dad † jenmin ✓
FanficHATIRA KALMASI AÇISINDAN YAYINDA. ACEMİLİKLER VE MANTIK HATASI İÇEREBİLİR. jenmin Aynı kalpte aşk iki kere yaşanır mıydı? Acıların savurduğu bedenlerin ayağa kalkması için tek yol bu ise, kim durdurabilirdi ki gelecek baharı? "İşte bu, beklediği gü...