Vatikan'da bir gece daha karanlık ile birlikte ilerliyorken, Aziz Petrus Bazilikasının o görkemli şapelinde adeta ölümün yer yüzündeki temsilcisi olan kötücül görünümlü adam tüm korkunçluğu ile ellerinde damla damla akan o sıcak kanlarla yaptığından gurur duyan bir yüz ifadesi ile etrafına bakınıyorken, şapel'e doğru yaklaşan birkaç gölgeyi fark ederek bulunduğu yerden kendinden emin bir şekilde koşar adımlarla uzaklaşır. Ve ölüm artık şapelin içerisindedir. Kendi aralarında konuşarak yavaş adımlar ile şapel'e doğru ilerleyen rahipler, bir anda gördükleri cesetler karşısında etraflarına şaşkın ve bir hayli korkmuş gözler ile bakınarak çığlık çığlığa yardım istemeye başlarlar.O gece rahiplerin çığlık seslerine karışan bir diğer çığlık ise Samanta'nın evinin önünden geliyordur. Gecenin en karanlık saatlerine karışan bu çığlık seslerinin sahibi bankta oturan tuhaf görünümlü kadındır. Bu gürültüden rahatsız olan bina sakinleri artık daha fazla dayanamayarak teker teker dışarıya çıkarlar. Ve bankta oturan tuhaf görünümlü kadının çevresine toplanarak, onu sözleri ile aşağılamaya başlarlar.Aralarından biri tuhaf görünümlü kadını oturduğu banktan bir hışımla kaldırarak adeta bir kağıt parçası gibi yere fırlatır. Ve ardından diğer bina sakinleri kadını yağan yağmurun oluşturduğu çamurun içerisinde itip kakmaya başlarlar. Bağırış seslerine uyanan Samanta, odasının camından sesin geldiği yöne doğru baktığında aşağıdaki rezilliği görür. Bu duruma bir hayli sinirlenen Samanta, hemen üzerine bir şeyler alarak bu rezilliğe son vermek için hiç düşünmeden aşağıya iner. Olay yerine gelen Samanta, kızgın ve bir hayli öfkeli olan bina sakinlerinin arasında kalan tuhaf görünümlü kadının önüne geçerek:
''Yeter!!!!!!Bir an önce bu rezilliğe son verin!!! Sizler nasıl insanlarsınız,bu kadının size ne zararı var? Nasıl ona böyle davranabilirsiniz?! Siz kimsiniz?!!!'' diyerek bağırmaya, tüm sinirini etraftakilere kusmaya başlar.
Bu sözlere karşılık vermek üzerine olan bir site sakinine Samanta öyle bir bakar ki, adeta yağan yağmur Samanta'nın kızgınlığının ateşi ile daha da harlanır. Ve kulakları sağır eden bir gök gürültüsü ise Samanta'nın yanında olduğunu belirtir. Bu durum site sakinlerinin koşar adımlarla evlerine çekilmelerini sağlar. Onlar kendi aralarında sessizce konuşarak olay yerinden ayrılıyorlarken, Samanta arkasında duran yerdeki tuhaf görünümlü kadına doğru eğilerek onu az önce bina sakinlerinin attığı çamurlu sudan kaldırır. Bir hayli korkmuş tuhaf görünümlü kadının titreyen vücudunu biran olsun ısıtmak için, kendi üzerindeki montu çıkararak kadının üzerine örter. Kendisine şaşkın ve ürkek bakan bu tuhaf görünümlü kadını yavaş adımlarla zorda olsa evine çıkaran Samanta, önce banyosunda elleriyle güzelce yıkayıp tüm kirinden arındırarak temiz kıyafetler giydirdikten sonra mis gibi kokan bir kahveyi yanı başına koyarak onu salonunun penceresinin kenarında bulunan koltuğa oturtur. Oysa tuhaf görünümlü kadın ne Samanta'nın kendisi için yapmış olduklarını nede önündeki sıcak kahveyi umursuyordur. Sadece gözlerini dikip pencereden dışarıya bakıyordur. Odanın bir hayli sıcak olmasına rağmen titremeye devam eden kadının karşısına oturan Samanta:
''Üşüyor musun?'' diye soru sorduktan sonra cevabını beklemeden konuşmasına şöyle devam eder.
''Geçmişinde neler yaşadın? Senin bu hale gelmene sebep olan nedir? Konuşuyorsun ama neden sana bir soru sorduğumda cevap vermiyorsun?!'' diyerek kadına baktığında tuhaf görünümlü kadın, gözlerini bir an pencereden ayırarak Samanta'ya doğru çevirip ona anlamlı bir şekilde bakar. Fakat ağzından tek bir kelime bile çıkmadan tekrardan gözlerini pencereye doğru çevirir.
O gece çığlık sesleri ile Aziz Petrus Bazilikasında işlenmiş olan cinayetleri öğrenen Rahip Rafael, bu cinayetlerin ne anlama geldiğini Camerlengo'ya sorduğunda şöyle bir yanıt alır:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRININ KANI (YENİ)
Mystery / Thriller"Ya Rab Kanını Gönder Bize; Ya Dünyanın Kötülüğünü Yok etsin, Ya Da Bize Yeniden Hayat Versin!" "Dua et, benim için dua et! Lütfen... Lütfen, bunu bir an önce yap.. Ah sevgili Rafael; anlamadın mı halen daha? Gökte ki tahtını bırakıp da, dünyamıza...