fifteen

553 59 33
                                    

Not: üzgünüm dostlar ama hikayenin sonuna geldik... Şaka ya... Aklıma güzel fikirler geldi bu yüzden bir süre daha devam edecek... Sanırım 22'ye kadar fln...

Sarışın kız kutuyla beraber odasına çıktı.
Belkide bazı gerçekler sır kalmalıdır...
Öğrenmek yalnızca acı verir...

************

Kız yatağına oturdu. Tam kutuyu açacakken içindeki bir ses "dur" dedi. Yanlış birşeyler vardı. Çok yanlış... Doğru yerde değildi... Montunu kaptığı gibi dışarı çıktı. O eve gitti. Tam kapıdan içeri girecekken buranın neresi olduğunu ciddi anlamda merak etmeye başladı. Belki sulu ruhla gizlice bu evde buluşuyordu... Ya da bu evi belki de tamir ettirip ilerideki evleri yapacaklardı. Kim bilir... Belki yanıtı kutudaydı. İçeri girdi ve yosun kafanın ( sulu ruhun ya da percy'nin) ona hediye ettiği kitaplığın yanına gitti ve önündeki deri, tozlu, bordo renkli dev yumuşacık koltuğa oturdu. Kutuyu açmaya çalıştı. Çünkü ilk bulduğunda açılmamıştı. Şu anda değişen birşey yoktu. Önünde bir kilit vardı. Doğal olarak anahtarıda olmalıydı değil mi? Kız odayı dolaştı. Hiç bir yerde bulamadı. Sonra sulu ruhun ne yapmış olabileceğini düşündü. Kitaplığına gitti ve bugüne kadar milyonlarca kez okuduğu, en sevdiği kitabı aldı. İçini açtı ve yere demir birşey düştü. Bu çok sevimli bir anahtardı! Hayır normal bir anahtardı... Kız anahtarı aldı ve kutuyu açtı. İçinde en başta bir not vardı.
" öncelikle bilmiş kızım... Buraya kadar gelmişsen bu demek oluyor ki hatırlama yolundasın... Ama sana birkaç nokta söylemeliyim... Büyük ihtimalle senin aklında olan soruları yanıtlayacağım...
- ben senin hafızanın silineceğini nereden biliyordum ölmeden önce? Evet bunları ölmeden önce yazdım... Yani şu an canlıyım bilmiş kızım... Zaten öleceğimi de bilmiyorum ki... Belki ölmem... Ve hafızanın silinmesine ve güzel anılarımızın yok olmasına asla izin vermem... Ama olur mu olur işte... Ben hazırlığımı yaptım... Bu konuda tonny ile aramızda ufak bir tartışma geçmişti... Senin psikolojik bozuklukların olduğunu söylüyordu... Zaten sen nereden buldun o p*ç psikoloğu?(!) her neyse... Ve bunu benim yaptığımı düşünüyordu... Seni etkilediğimi düşünüyordu... Ve bizi ayırmak istiyordu... Çünkü BENİM bilmiş kızımı seviyordu... Hatta sen gözünün önündeyken bunu farketmiyordun... İlk kavgamız bu yüzdendi...

Altında bir fotoğraf vardı. Bizim kavgamızdan geri kalan yıkıntı izleri... Cam sehpa ve vazo... Burayı çekmişti... Notu okumaya devam ettim..

- bu ev neresi? Bilmiş kızım.. Bu ev bizim ilk tanıştığımız yer... Ve herşeyin ilki... Biz ilklerimizi ilk öpücük dışında burada yaşadık... Fotoğraflarla daha iyi anlarsın...

- şu an diyorsundur ki bu piper ne alâka? Şimdi canımcım... Piper beni sevmiyor baştan söyleyeyim... Doğal olarak bende onu sevmiyorum kusura bakma... O hep tonny'yi tuttu. Benim seni kötü etkilediğimi düşünüyordu ve o da senin hafızanın silinmesini istiyordu... Ama sakın ona kızma bilmiş kızım... Bayankuşum... O senin iyi olmanı istiyordu....

- şimdi bir de diyeceksin... Ne psikolojik rahatsızlığı yahu? Bencede yahu... Hiçbir fikrim yok... Bana söylemediler bilmişim... Bana senin hakkında hiçbirşey söylemediler... Ben yalnızca kendim yola çıktım... Senin kafanda yarattığın karakterleri dinledim... Nico, reyna, clarisse, connor ve travis... En çok o ikisine güldüm... Sen şizofrenisin bilmişim... Ben hepsini tanımış gibi oldum sayende... Hepsi mükemmel insanlar... Senin beynin bu dünyaya fazla mükemmel...

- son olarak sana hepsini hatırlatamam belki ama birkaç anı bıraktım geriye... Belki bakınca birşeyler hatırlarsın... Şunu unutma:
Seni seviyorum bilmiş kızım... Ve hayatta olduğum sürece kimse sana dokunamaz... Ne o mükemmel beni kendine hayran bırakan beynine, ne de o aşık olduğum mükemmel kıvırcık güneş sarısı saçlarının tek bir teline... Umarım sen ölene kadar hiç ölmem ve fırtına grisi gözlerinin fırtınasına kapılır ve göz bebeklerinin derin boşluğuna düşerim...

Kızın yüzüne büyük bir gülümseme yayıldı ve unuttuğu için kendini suçladı. Kendini, bu kadar seven birini unuttuğu için suçladı... Notu katladı ve yanına koydu. Diğer fotoğraflara göz atmak için eline birini aldı. Baktığı fotoğraftan sonra gözünden bir damla yaş düştü. Ağlamamak için nefesini tuttu. Fotoğrafta kendisi ve yanında percy oturuyordu. Bir merdivene oturmuşlardı ve percy kolunu annabeth e atmıştı. Annabeth kadraja gülümserken çocuk kıza hayranlıkla bakıyordu ve elindeki gülü ona uzatıyordu. Kız yavaşça hatırladı.

" bir yaz günüydü.
- hadi ama bilmiş kızım... Dışarı çıkalım... Seni çok güzel bir yere götüreceğim...
- yosun kafa... Kes sesini kitap okuyorum...
- böyle güzel bir günde mi? Kitap okumak mı? Yok artık. Hadi kalkkk!!
Çocuk kızı kolundan çekiştirmeye başladı. Kız da en sonunda ölümcül bakışlarını çocuğa döndürdü.
Percy kıkırdıyordu. En sonunda ölümcül bakışları kırmak için kızı gıdıklamaya başladı. Beraber yerde yuvarlandılar... Uzun bir bakışma sonrası kız yavru fok balığı bakışlarına dayanamayıp uzun bir oflamadan sonra 'tamam' diye cevap verdi. Kız hazırlanıp dışarı çıktığında percy arkasından gelip gözlerini kapattı.
- percy... Cidden bu gerekli mi?
- evet... Şimdi bir kere olsun sen o güzel sesini kes ve benimle gel...
- off... Tamam.
Kız nereye gittiğini bilmiyordu. Bilmek istiyor muydu? Tabiki... Meraktan çıldırıyordu. Çocuk tadaaa diyerek kızın gözlerinden elini çekti. İlk başta kızın gözleri kamaştı birden gelen ışıktan... Sonra karşında gördüğü şey ile şok oldu. Sapları güllerle süslenmiş bir merdivenin tam ucunda tutacakları da güllerle süslenmiş bir motobisiklet duruyordu. Kız sevinçle yerinde zıpladı ve percy ye sarılıp dudağına bir öpücük kondurdu. Ayrılıp motora bindi. Percy ise donup kalmıştı.
- hey yosun kafa! Neyin var?
- beni öptün! Yaşasın! Beni sevdiğini biliyordum!
Bu sefer zıplama sırası çocuktaydı."

Kız ufak bir gülümsemeyle elini tekrar kutuya daldırdı ve bir fotoğraf daha çıkardı. Şimdi elinde duran fotoğrafta ise percy'nin yüzü rengarenk boya olmuştu ve boş boş önündeki tuvale bakıyordu.

"-sen cidden bir yosun kafasın... Kendini boya demedim... Tuvali boya dedim...
- heyy resim kursuna gelmek isteyen ben değildim... Hem ayrıca bence gayet güzel oldu... Dedi çocuk tuvali kıza döndürerek... Kız gülme krizlerine girdi... En sonunda biraz nefesini düzenleyince çocuk kızgın kızgın ona bakıyordu.
- öyle olsun... Bende bir daha senin istediğin birşeyi yapmam... Sırtını döndü.
- yosun kafa? Sen trip mi atıyorsun?
- hep sen mi atacaksın!? Sıra bende...
- özür dilerim ya... Ama ne yapayım... Kafa atmışsın tuvale... Yüzündeki boyaların yarısı oraya geçmiş...
- bir kere yanlışlıkla kafamı çarptım! İkincisi ise Pablo Picasso yapınca oluyor da Percy Jackson yapınca mı olmuyor...
- percy... Pablo Picasso tuvale kafa atmıyor...
- ama öyle görünüyor...
Kız en sonunda gülmemeye daha fazla dayanamayarak karnı ağrıyana kadar gülmüştü."

Kız farketmeden yine gülüyordu. O gün o tuvali almışlardı ve bir sanat galerisine götürmüşlerdi. Çünkü percy ile iddiaya girmişlerdi. Ve percy kazanmıştı. Oradaki kadın resmi evirip çevirip şaşkınlıkla Percy ye bakmıştı ve "bu bir şaheser!" diye bağırmıştı. O gün o tablo dört milyon dolara satılınca percy' yi bir sanat okuluna vermeyi düşünmüştü... Ama o, kızı kendine tekrar aşık ederek bütün parayı bir vakıfa bağışlamıştı...
Kız bir fotoğraf daha almıştı ki eline yan odadan birkaç tıkırtı duydu. Kız kulağını yan odaya bakan duvara koydu. İçeriden iki adamın konuşma sesleri geliyordu.
- evet, yıkarsak yerine büyük bir park yapılacak kadar geniş...
- o zaman mimar ile konuşuyorum...
- tamamdır... Bende diğer odaları de gezip ölçü alayım...

PERFECT | Dark Percy! |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin