KURTARICI

2K 118 24
                                    

Şiddetli yağmurun ardından ormanın gizli köşelerine saklanmış yerli sakinleri yeniden sığınaklarından çıkmışlardı. Kuşların yeniden özgürlüklerine kavuştukları için neşeli cıvıltısı, haşerelerin yağmur sonrası bıraktıkları yerden yuvalarına yem taşımak için girdikleri telaş, çıkardıkları o huzur verici hışırtıları, baykuşların orman bizimdir der gibi guguklaması, dört ayaklıların telaşla etrafta koşuşturması ve bunu yaparken kurumuş yapraklardan çıkan o hışırtı insana huzur veriyordu. Etrafa mis gibi toprak kokusu hakimdi. Mehtap sularda gümüşten bir iz bırakırken, gökte yıldızlar parlıyordu. Her şey, sanki her şey "siz kurtuldunuz, artık özgürsünüz" der gibi mutlu, huzurlu ve rahat bir tabloya bürünmüştü. Aklı olan bu manzaradan hiç kurtulmak istemezdi. Birbirlerine sıkıca sarılmış, ormanın derinliklerine doğru yol alan aşıklar da kurtulmak istemiyordu zaten.

Boran nihayet kalbinin sesini dinlediği, ona özgürce isteğini zihnine belirtmesine fırsat verdiği için oldukça mutluyken, Miray nihayet olması gereken adamın kollarında, özgürlüğüne, mutluluğa doğru koştuğu için huzurluydu. Güveniyordu o sessiz, sakin bakışlarıyla konuşan adama. Ormanı avucunun içi gibi bildiğine inanıyordu.

"Boran ben çok yoruldum, geceyi biraz dinlenip, bu güzel manzaranın tadını çıkarsak olmaz mı?"

Genç adam son sürat ilerlerken, kızdan gelen ani teklifle duraksadı. Güneşi andıran kehribar sarısı buğulu gözlerini kalbini çalan gizemli güzele çevirdi. Öyle beklenti doluydular ki.... Öyle masumdular ki, kıyamadı yok demeye, ancak biliyordu genç adam, burada kalamazlardı. Saklanacak ne bir ağaç kovuğu, ne de bir hayvan yuvası vardı. Etraf düz ve topraktı. Sadece göl kıyısında birbirilerine sıkı sıkıya bağlı olan zincirleme ağaçlık bölge vardı ve oraya kadar sabredebilirlerse hem saklanıp, hem de dinlenebilecekleri güzel bir yer bulabilirlerdi. Yine de genç kızın yüzündeki yorgunluk karşı teklife vereceği cevabı açık seçik gösteriyordu. Oraya kadar yürüyemezdi. Ayrıca hava sakin olsa bile kıyafetlerindeki nemlilik bir yer bulup ateş yakana dek ikisini de hastalandırırdı. O yüzden de hızlıca hareket etmeleri gerekiyordu.

Elleriyle çabucak bir şeyleri işaret edip, Miray daha anlamadan genç kızı kollarına alıp yürümeye başladı. Miray üzerindeki şoku attıktan sonra kollarını genç adamın boynuna dolayarak yön değiştirip, gittikleri tarafa doğru bakındı. Çok uzak olmasa da biraz daha yürümeleri gereken yolun solunda bir göl gözüküyordu.

"Bazen sana bakınca şaşırıyorum biliyor musun? Ormanı avucunun içi kadar tanımayı nasıl öğrendin?"

Boran'ın kızın söylediği sözleri duyduğu ana kadar yüzü tebessümle parlıyorken, duyduklarından sonra kaskatı kesildi. Çocukluğunda aldığı ağır cezaları, acı dolu günleri hatırladı. O kadar yorgun, o kadar korku dolu geceler geçirmişti ki bu ormanda, onu sarıp sarmalayan üzerine basıp geçtiği otlar, rüzgardan ve yırtıcı hayvanlardan ana kucağı gibi koruyan kollar ise ağaç dalları olmuştu. Ve tabii, bir de kendisine arkadaşlık eden orman sakinleri vardı. Kuşlar, sincaplar ve ceylanlar gibi. Hatta börtü böcekler bile artık onu tanıyor ve sırf küçücük çocuğu korkutmamak için yürüdükleri rotayı değiştirerek onun uyuduğu bölgeden geçmiyorlardı. Akılsız hayvan bile kendisine değer verirken, adını insan koyan o cani işkence etmekten vazgeçmiyordu.

"Boran yüzün beyazladı, iyi misin?"

Genç kızın elleri yüzünü keşfe çıktığında daldığı o korkunç anılardan kurtularak gözlerini kapattı. Gözleri tekrar kararan gök yüzünü kıskandıran maviliklerle buluştuğunda gülümsedi. İstemese bile, habersiz olsa dahi onu o kadar çok üzmüştü ki, artık üzmeye hakkı yoktu. Sırf bu yüzden de acısını yutkunmakla yetinerek kızı daha çok sarıp sarmaladı. Birkaç saniyenin ardından gözüne kestirdiği geçici yuvalarına varacaklardı. Bir defasında, daha çocukken kendisini uluyan kurtlardan saklayan eski ayı yuvası, bu defa da kendilerine sığınacak olacaktı.

KURTARICI wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin