Genç adamı karşısında gördüğüne inanamıyordu genç kız. Hızlı hızlı aldığı solukları saçlarını uçuruyor, ağacın arkasına sakladığı bedenini ortaya çıkarıyordu."Lanet olsun sana Boran, sana inanmıştım!"
Gözlerini sımsıkı kapatıp sırtını yağmurdan gövdesi ıslanan ağaca dayadığında boğazına kadar gelen hıçkırıklarını tutamadı.
Nasıl bu kadar aptal olabilmişti ki?
Canavarın yanında büyüyüp yetişen başka bir canavardan daha ne beklenirdi ki...?Birkaç dakika daha sessizce akan gözyaşlarının ardından nefesini düzene sokarak arkasına döndü. Döndü ama ciğerine çektiği nefesin boğazına sıkışıp kalması uzun sürmedi. Çünkü adım adım, köşe bucak kaçtığı genç adam tam karşısına dikilmiş kıstığı bakışları arasından kendisini izliyordu.
"Ne var başımın belası? Niye geldin? Hani bırakmıştın? Hani insafa gelmiştin Boran! Ne oldu...?"
İmkanı yoktu. Ne söylerse söylesin adamın değişmesine, taş kalbinin yumuşasına imkanı yoktu. Hiç değişmeyecekti karşısında dikilerek öldürücü keskin bakışlarıyla kendisini izleyen adam. Kalpsiz doğmasa bile gittikçe kalbinin vicdan sesini körelten biri olarak hiç değişmeyecekti........
Artık saklanmasına gerek yoktu. Sığındığı ağacın arkasından çıkarak genç adamın tam karşısına dikildi. Evet korkmuştu ilk önce ama şu an içinde yaranan öfke korkusunu köreltmeye yetmişti.
Yumruk yaptığı ellerini adamın geniş omuzlarına indirdi. Her darbesiyle genç adamın kalbine birbirinin ardınca sıraladığı sözlerle başka bir öldürücü darbe daha atıyordu. Ama Boran hala ifadesizdi, hala soğuktu, hala sessiz...."Senden nefret ediyorum pislik. Senden nefret ediyorum...."
Öfkesinden parlayan gözlerini nihayet genç adamın yüzüne kaydırdığında bardağı taşıracak olan son damlayı da ekledi. Boran'ın ifadesiz sakin yüzünde sözlerinin işe yaradığını ispat eden çatık kaşlarının belirmesini sağladı.
"Senden iğreniyorum lanet olası. Lal olabilirsin ama sağır ve kör değilsin ya.... Duydun mu, senden iğreniyorum...!"
Boran sanki hayatının tokatını yemiş gibi bakıyordu gözlerine. Biran için, kısa bir an için gözlerinin ta derinine bakan kehribar renkli bakışlarda bir hüzün belirdiğini fark etti Miray ama çok geçmeden genç adamın yüzü yeniden dondurucu soğuk ifadesine kavuştu. Genç kız her şeyin bittiğini sanıyordu. Yine o eve gideceğini, hatta daha da kötüsü öldürülüp ormanın derinliklerine bir yere bırakılacağını düşünüyordu.
Ama düşündüğü olmadı. Boran kaşlarını çatıp, az önce söylediklerini tartarcasına gözlerine bakmayı sürdürürken aniden durduğu yerden öne atılarak Mirayın ince çenesini kavradı.
Genç kızı kucağına çektiği gibi dudaklarını da tutkulu, sert bir öpüşün esaretine hapsetti.
Miray neye uğradığını şaşırmıştı. Ağzını açması için dudaklarını zorlayan öpüşlerin sahibi adam işinde oldukça başarılıydı. Sırtında baskı uygulayarak genç kızı bedenine bastıran iri elleri ustaca dokunduğu yerleri okşamayı da ihmal etmiyordu."Kes artık şunu. Beni rahat bırak."
Dumanlaşan zihni biran için düşünme yetisini geri kazandığında adamın kendisini bırakması için dile getirdiği saçmalığın nasıl da yanlış bir adım olduğunu anladı. Çünkü ağzını açıp, dudaklarını aralamasıyla birlikte Boranın dili ağzının içini keşfe çıkmıştı bile.
Nasıl nefes alacağını, nasıl hareket edeceğini, genç adamın omuzlarının üzerinde havada kalan ellerini nereye yerleştireceğini bilmiyordu genç kız. Sonuçta her gün birileriyle öpüşmüyordu değil mi? Bu kadar beceriksiz ve bilgisiz olması normaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARICI wattys2018
Fiksi PenggemarResmini gördüğü ve hoşlandığı adamla evlenmek üzere evine götürülen genç kız çok geçmeden evleneceği adamın resimdeki genç olmadığını anlar. Evleneceği adam kendi yaşının iki katında zengin bir tüccar, resmini görüp hoşlandığı adam ise onun seyisidi...