Ortamdaki gerilimi hissedince derin bir nefes alıp arkama yaslandım ve her ne kadar istemesemde kendimi onun yüzüne bakmaya zorladım. O da tedirgindi. Masanın altından hafifçe bacağını sallayıp masanın kenarına bakıyordu. Benimki gibi iri, yeşil gözleri, yumuşak hatlara sahip bir yüzü vardı. Küçük bir burna ve gür kirpiklere sahipti. Çok benziyoruz diye düşündüm. Bu benzerlik beni rahatsız etmişti. Ben onun gibi biri değildim. Kendimden çok çevremdekileri düşünürdüm. Tabii bu çevremde kimse kalmadan önceydi.
"Derin." dedi kısık bir sesle ve gözlerini bana çevirdi.
Kaşlarımı çattım ve ona baktım.
"Ne söyleyeceksen söyle, seninle aynı masada olmaya tahammülüm yok çünkü." dedim.
"Anlıyorum." dedi sakince. "Haklısın. Sizi bırakıp gitmem yanlıştı ama hep seni düşündüm. Gittikten bir ay sonra seninle görüşecektim ama baban buna izin vermedi. Seninle görüşmemi istemedi. Benden nefret etmeni istedi ve bunu başardı."
Anlattıklarına inanmıyordum. Annem gittikten sonra tek güvendiğim kişi babamdı ve babamın böyle bir şeyi aklından dahi geçirmeyeceğine emindim.
"Sana inanmıyorum." dedim gözlerimi kısarak. "Ayrıca madem benimle görüşmeyi çok istiyordun neden babam öldüğünde gelmedin?"
"Çünkü benden nefret ediyordun. Gelsem bile benimle asla konuşmayacağını biliyordum."
Doğruydu. O zamanlar ondan o kadar nefret ediyordum ki. Tek başıma kalmıştım. Bana yardım edebilecek, beni bulunduğum çukurdan çıkarabilecek hiç kimse yoktu. Eğer annem gitmemiş olsaydı belki babamın ölümünü beraber atlatabilirdik. Bu düşünceler ona olan öfkemi arttırdı.
"Neden beni terkettin?" dedim. "Bencilin tekisin işte. Beni birazcık düşünmüş olsan beni bırakmazdın." dedim tıslayarak ve hızlıca oturduğum yerden kalktım.
"Dur!" dedi ve bileğimden tuttu. Etrafta bize merakla bakan insanlar vardı. Bakışlarımı anneme çevirdim ve yeşil gözlerinden okunan pişmanlığı gördüm. Ne yazık ki pişmanlığın hiçbir faydası yoktu.
"Babanla hiçbir zaman iyi anlaşamıyorduk." dedi sesini fazla yükseltmeden.
Bu söylediği beni şaşırtmıştı. Her zaman onların birbirlerini çok sevdiklerini düşünmüştüm. Bu yüzden annemin gitmesi beni bu kadar şok edip üzmüştü. Babama ne zaman annemin neden gittiğini sorsam fazla bir cevap alamazdım. Annem, meraklı bakışlarımdan anlamış olacak ki konuşmaya devam etti.
"Otur lütfen. Sadece 5 dakika daha ver bana."
5 dakika.
Yerime oturdum ve yüzüne baktım.
"Babanla sürekli kavga ederdik. Sırf sen üzülme diye senin yanında iyi anlaşıyormuşuz gibi davranırdık ama işin aslı böyle değildi. Bir gün bir iş yemeğine çıkmıştık. Kaliteli bir restorandı. Yemeğimizi yerken baban içeri girdi. Yanında kızıl saçlı bir kadın vardı. Beni görmesin diye sandalyemi çevirdim ve gizlice onları izledim. Flört ettikleri çok belli oluyordu. Sinirimden köpürsem de yanına gitmedim. Yemeklerini yiyip el ele restorandan çıktılar. Akşam eve çok geç saatte gelmişti. İşi olduğunu söylemişti. Restoranda gördüklerimi ona söyledim. Başlarda inkar etmeye çalışsada kısa süre içinde kabullendi. Kavgamız büyüdü. Ondan boşanmak istedim ama sırf senin iyiliğin için yapmadım. En sonunda ondan boşanacaktım ama baban beni tehdit etti. Ben de son çare olarak evden kaçtım."
Anlattıkları karşısında gözlerim şaşkınlıkla ona baktı. Ona inanmak istemiyordum ama söylediklerinde doğruluk payı vardı. Ne diyeceğimi bilemeden yerimden kalktım.
"Bir şey söylemeyecek misin?" diye sordu.
"Hayır." dedim kısaca ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Kısa bir süre sonra sesini duydum.
"Bir daha görüşebilecek miyiz?" dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle.
Omzumun üstünden ona baktım. Gözlerinden acı, pişmanlık ve hüzün okunuyordu. Bir cevap vermek istesem de veremedim ve odama doğru yavaş adımlarla yürüdüm.
Sabah Poyraz'la kahvaltı yaparken etrafı taradım. Annem yoktu. Tuttuğum nefesi verdim ve tabağıma döndüm.
"Sorun ne?" diye sordu Poyraz.
"Sorun yok." diye cevapladım.
"Sonuçta artık uzun süre birlikteyiz." dedi çatalına bakarken ve gözlerini bana çevirip devam etti. "Arkadaş olabiliriz."
Kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Arkadaş mı olmak istiyorsun? Sana yaptıklarımdan sonra?"
"İnan bana, yaptıkların beni incitecek şeyler değildi. Çok şey yaşadım ve artık sanırım benim de doğru düzgün bir arkadaşa ihtiyacım var." dedi. Ardından elini uzatıp ekledi.
"Arkadaş mıyız?"
Bir süre uzattığı ele baktım. Benim de birilerine güvenmeye ihtiyacım vardı ve bu adama güvenmek ne kadar doğruydu bilmiyordum. Yine de elimi uzatıp onun elini tuttum. Benim elime göre büyük bir eli vardı. Bakışlarımı elinden gözlerine çevirdim ve elini sıkarken samimi bir şekilde gülümsedim.
"Arkadaşız."
![](https://img.wattpad.com/cover/17112446-288-k151036.jpg)